gb başına maliyet ve rekabet faktörü. insanlar talep etti paketler büyüdü.

mobil internet paketleri az değil, sen az para vermek istiyorsun.

15 gb paket kullanıyorum, bir sıkıntı yok.

Birim maliyetleri bilmiyorum ama ben bunun hep turk telekomun isine comak sokmamak icin oldugunu dusunmusumdur cunku paket iceriklerine toplu baktiginda internetin o kadar pahali olmadigini gorurken ayri baktiginda diger tarafa gore sirf interneti almani mantiksiz yapacak hep o kritik seviyede gozukur. Buyuk resmi dogru gorduysem ustten dogrudan uyarili veya gentlemen's agreement olsun piyasayi oldurmeyelim gibi bir sey olabilir.

Bunların bir kapasite hesabı var, otoban gibi düşünebilirsin. Kablolu kapasite, teknoloji olarak zaten kablosuza göre çok daha geniş, dolayısıyla kablolu yöntemleri kullanarak çok daha yüksek sayıda kişiye yüksek çıkışta hat sağlayabiliyorsun. Kablosuz yöntemlerde işin doğası gereği kapasite çok daha düşük, dolayısıyla verici başına düşen kişi sayısı ve toplam çıkış daha düşük oluyor. Üstelik aynı bölgeye daha çok verici takarak bu sorunu verimli olarak çözemiyorsun çünkü takılan tüm vericiler aynı frekans aralığını kullanıyor.

Artı olarak, kablosuz vericilerin bakımı ve konumlandırılması çok daha maliyetli. Çok basitçe bu sebeplerden ötürü bunlar o seviyede daha zor.

gideceğiniz belliyse 3 ay önceden başvurun. mısırda bile çıkmama şansı yok.

Şu anda yapacağınız başvuru bile 25 ağustosa yetişmeyebilir. Gerçekten rezalet ötesi bir vize sistemi var ve mümkünse vizeyi vermemek üzere kurulu. (İkinci ve son vizemi Nisan'da aldım, güncel bilgi). Aracı şirketler bile mısır vizesine bulaşmıyor artık istersen sordurabilirsin.

Almayı düşünüyorsan da kesinlikle internetteki bilgilere güvenme, bunların resmi bir sitesi yok. Kapısına kadar gidip oradan istenen evraklara bakacaksın, sürekli değişiyor prosedür. Dediğim gibi amaç süründürmek ve vize vermemek.

ölüdeniz ve sakinlik hele yazın. çok zor.

(bkz: phaselis) bonus: antik şehir olması
ama burada bir kompleks yok

İzmir - Seferihisar tarafı (deniz çok iyi değildi ama çadır attıktı)
Kalkan'daki minik koylar (konaklayacağınız yere yakın olmaz ama uzak da olmaz, çadır da atılmaz ama çok güzeller)
Burgazada Madam Marta koyu - kum hariç hepsini karşılıyor eğer iki gecelik otel masrafını konforlu kamp ekimpanı ve yiyeceğe verirseniz
Arsuz/Hatay - Orman yok ama tenhadır ve ilginç olabilir

İzmir-Aydın-Muğla arasındaki kıyı şeridi, İzmir'den güneye inerek ilerlediğinizde sağınızda deniz ve solunuzda orman bulunacak şekilde hep. Arama filtrelerini oraya doğru daraltarak ilerlerseniz bence sonuca ulaşabilirsiniz.

@mikahakkinen, ölüdeniz olmak zorunda değil zaten, oteli şeklen örnek olsun diye verdim.

aydın kuşadasında mümkün değil. didimde aynen öyle. bodrumu saymıyorum.

marmaris turunç, selimiye tarafı. İzmir urlada butik oteller ama alaçatı çeşme hariç. foça seferihisar tarafı ancak denizi memnun etmez.

fiyatı şu anda nedir ne değildir bilemiyorum ama

tr.hotels.com

fethiye çalış plajında yücel pansiyon var
daha önce kalmıştım şirin bahçeli bir yer fazla kalabalık değildi tavsiye ederim fiyatlarda da telefonda indirim yaparlar

Çıralı'ya bi bakın.

Fethiye, Kumluca da aile pansiyonları var.

Akyaka

bu mevsimde tatil yerleşkelerinde sessizlik imkansıza yakın bi ihtimal. hele otel diyosun ki bu durum düğüne gidip burası çok gürültülü demek gibi bi durum. sizin talebinizi otel değil müstakil bi yazlık karşılar anca. haftalık kiralayabileceğiniz bahçeli yazlıklara bi göz gezdirmenizi tavsiye ederim.

Sentido Hotels Lykia bakabilirsin. Tam dediğin mantıkta ama janjanlı bir şey. Direkt kefilim en kalabalık dönemde bile tam senin kafa.

@roket adam, güzel öneri ama gideceğim tarihte geceliği 2bin lira diyor :)))))

hala arıyor musun bilmem ama; olympos deep green. harika bir tercih olur sizin için.

Vestfrost vestelin markası, yaklaşık 10 yıl önce danimarka markası olan vestfrostu vestel satın aldı ve manisada üretimine başladı. Yedek parça vs sıkıntısı çekmezsiniz arızalanırsa

valla 3 sene once aldim bi tane bekar isi kucuk modellerinden, belki de resimdekiyle aynidir, taş gibi cikti, en ufak bi sorun yasamadim, vestel iyidir

Bizde çamaşır makinası var, dandik bir şey ama iş görüyor sorun çıkarmadı.

aslinda sen biliyorsun ne yapman gerektigini zaten siralamissin her seyi.

senin durumunda aslinda ilk olarak yüksek lisans ya da askerligi düsünürdüm ben.

ben yüksegi tercih ederdim.

yüksek yaparken sürekli bir seyler katman lazim kendine. bunun yaninda cevre cok cok hatta cok cok cok önemli. cevreyle bulacaksin isi. her ilana 1000 basvuru var, hatta gönüllü staja 500 basvuru var, ne diyeyim...

bundan dolayi sakip sabancinin tarziyla, cevre, cevre, cevre...

askerligi bedelli yap yapabiliyorsan.

yüksek lisans is bulmada katki saglamaz, zaman kazandirir ve cevre yapmanda yardimci olur.

en basit is bile olsa gir derim, her is kapi aralar.

hocalarinda baya yardimi olur bu arada.

valla hocam
istanbul daysa
bir goruselim
telefon +90 534 621 0552
whatsapptan eklesin

en basit is bile olsa gir derim, her is kapi aralar +1

Bir de dil öğrenmesini tavsiye ederim

1. yazılımcı olmak istiyorsa ona yönelsin. yoksa başka kendini geliştirebileceği pek bişey yok zaten.
2. gerçek. referansın yoksa abuk subuk işlerde sürünür.
3. yeni çıkacak bedelliden yararlanacaksa çok da şeetmesin de. askerlik işyerlerinin birinci bahanesidir. düşük maaş vermek için.
4. kendi bölümünde yapmasın.
5. böyle bir şey yok. en boş beleş adamların referansla kıyak yerlere girip yürüyüp gittiğini gördü bu gözler.

tubitak bigg başvuruları var, sallasın bir başvuru tecrübe olur, çıkarsa yüksek lisans boyunca oyalanacağı birşeyler olur

1 ve 4 aynı anda. iş başvurularına tam gaz devam et. gidip elden cv ver, tanış. gerekirse staj kovala, onu yaparken iş aramaya devam et.

eve kapanma.

1.a: Bütün vaktini mesleğinle ilgili kendini geliştirmeye ve ingilizceden başka bir yabancı dilde c1 seviyesine erişmeye ayır.
1.b: Beklentilerini çok düşük tutarak bütün büyük şirketlere sadece iş tecrübesi aradığını söyleyerek başvur.

en kotu is issizlikten iyidir, az cok deme gir bi ise, taxicilik dahil!
arada kredi cek bedelliyi hallet, en kotu sivil en iyi askerlikten iyidir!
sonrasi gelir, enseyi karartma:)

zgrydn'e katılıyorum. Yükseğin bence bi olayı kalmadı kimse takmıyor. 1 ve 3 diyorum ben de.

deprem sonrası bakımı ilk defa duyuyorum, karbonla güçlendirme yapılıyor ve ciddi masraf. ama bu yine de yapının zeminle olan ilişkisi değişmedikçe hiçbir şey ifade etmiyor.

büyük bir deprem olduğu takdirde eviniz sağlam bir zemine oturmuyorsa muhtemelen çökecek, altındaki toprak tabakası kötü ise sıvılaşmadan dolayı batacak, gömülme katsayısı yetersiz kalırsa sağa sola devrilecek ve büyük acılar yaşacağız

depremde ev ya yikilir, ya yikilmaz. istatistiksel olarak %50 :P

öncelikle evin sağlamlığı "görülebilen" bir şey değildir. işin içinde çok fazla parametre var. kötü zemine yapılan çok "sağlam" evlerin deprem esnasında zemin sıvılaşması dediğimiz olay neticesinde yıkılmadan devrildiği görülmemiş şey değildir. deprem sonrası bakımı diye bir şey yok. hasarlı yapının tabiri caiz ise röntgeni çekilir ve uygun görülürse güçlendirme yapılır. tüm bu işler alanında uzman inşaat mühendislerince yürütülür. 99 öncesi yapılan yapılardan endişelenmekte haklısınız çünkü muhtemelen nervürsüz (düz) demir ve elle karılmış dayanımı belirsiz betonla yapılmıştır. Bu da betonarme dediğimiz demir ve betonun birlikte çalışmak zorunda olduğu sistemlerde büyük sıkıntı yaratır. endişeniz var ise riskli bina tespiti yaptırabilirsiniz.

not: inşaat mühendisi

Yakında gerçekleşecek olan Adalar Depremi ile İstanbul'da çok yapı yıkılacaktır. Fakat sizinki iyi mi kötü mü bunun için önce mevcut durumun itme analizini yaptırmak lazım. Sonrasında çıkacak tabloya göre güçlendirebilirsiniz. Ancak @sameidiot 'un dediği gibi karbonla güçlendirme acayip pahalı bir yöntem. Ancak çok sağlam. Kendi fikrim bina yaşı 30 ve üzeri ise depremde yüksek ihtimal hasar görür. Ancak yıkılıp yıkılmayacağına karar vermek için dediklerimi profesyonel bir firmaya ya da mühendise yaptırmanız gerekir. Kaldı ki Push-over dediğimiz olayı 3-5 bine yaparlar. Çok konuştum farkındayım. Sonuç olarak Ağır Hasar görme ihtimali bence %60 falan. Farkettiyseniz zemin ile ilgili bir varsayımda bulunmadım. Çünkü o tek başına ayrı bir sorun. Onu da binanızın yakınına zemin etüdü yaptırarak öğrenebilirsiniz.

not: İnşaat Mühendisi

belki yanlış düşünüyorumdur ama hazır burada inşaat mühendisi de var. düzeltebilir. Türkiyede binalar dip dibe yapılıyor. yani bazı binalar o kadar birleşik ki duvarları bile ortak. adamlar oradan bile çalıyor. yani sizin binanız sağlam olsa bile bir bitişiğinizdeki binanın sizin binaya doğru yatması sizin binanızı ne derece etkiler? konunun uzmanı da buradayken daha net bir cevap alabiliriz.

@draconas,

(bkz: bitişik nizam)

dikkat edilmesi gereken iki yapı arasında uygun kalınlıkta -binanın depremde yapacağı öngörülen maksimum deplasmandan fazla kalınlıkta yani- yumuşak dolgu malzemesi ile deprem derzi bırakılmasıdır. Bunu yapmazsanız normalde yapıyı yıkmayacak bir depremde bile binalar birbirine çarparak çekiçleme dediğimiz olay neticesinde yıkılabilir.

@temasettin

bilgi için teşekkür ederim. olayın teknik tanımınıda öğrenmiş olduk. Türkiye'de bu konuuya dikkat edildiğini hiç sanmıyorum. Yani belki büyük fimalar vs. ama her önüne gelen müteahhit olduğu için ve bir çok inşaatı özellikle aile apartmanı tarzında olanları direkt olarak çok bilen inşaat ustaları yaptığı için bu konuya dikkat eden olduğunu düşünmüyorum. bence büyük tehlike.

Korkmayın, marmara denizinden geçen fay hattı önceki deprem gibi özellikle avcılar ve civarına zarar verir. Ha önceki depremden daha yüksek şiddette gelirse ona bir şey diyemem. Bir de ev fay hattına yakınsa sıkıntı olabilir. Analiz yaptırmak gerek.

99 öncesi yapıldıysa ve 30 senelikse ve tehlikeli ilçelerden birindeyse yıkılma riski baya yüksek. Bizim Eyüp'teki 80 yapımı ev çok sağlam görünüyordu, bi test yaptırdık karot mu ne aldırdık, beton içinden kurumuş deniz kabukları çıktı ufalanıyor böyle elinlen. Çok sıkıntı.

kredi faiz yükü artıyor, mevduat faizi her anlamda daha makul
aylık ne kadar arttırabilirsiniz bilemiyorum ama bence borçlanmayın bu dönemde

kredi cekme, hic kullanmadigin bir bankada yeni hesap ac, internet bankaciligini vs aktiflestirme, gelen bankamatik kartini kesip at. kredi cektiginde ne kadarlik odeme yapmayi planliyorsan, maas hesabindan maasinin yattigi gun bu yeni hesaba o kadar tutarda duzenli odeme talimati gir. boylece kredi odemis gibi ama borca girmeden ve ekstra faiz masrafi yapmadan para biriktirmis olursun. hatta guvendigin bir arkadasin, akraban, varsa hesabi onun adina ac. gaza gelip subeye gidip de cekemezsin parayi

araba almak para biriktirmek degil, astari yuzunden pahaliya gelecek, sigortasi kaskosu, benzini paraniz pul olacak. ihtiyaciniz yoksa bence almayin. bir kere alisinca turkiye'de geri donmesi de zor.
kredi almak yerine en mantiklisi maas yatar yatmaz ya gidip krediye vermeye planladiginiz paraya altin doviz alacaksiniz ya da vadeli bir hesaba atip dokunmayacaksiniz. ozellikle altin doviz alinca insan bozdurmak icin iki uc kere dusunuyor, boyle biriktirebilirsiniz bence.

Yatırım için araba almak olabilecek en saçma şey. Kesinlikle araba alma, yan masrafları çok fazla. Garanti veya işbank'ın biriktiren hesap gibi bir şeyleri var, sanki kredi gibi her ay hesabından para çekiyorlar, öyle bir şeye girmeni öneririm.

faiz hesabına koyabilirsiniz çektiğiniz krediyi.
atıyorum 40 bin çektiniz yıllık faize koyun krediyi bir yandan ödemeye devam edin.

yıl içinde bozarsanız yıllık faizi boşa gideceği için 2. 3. aydan sonra bozmamaya parayı çekmemeye özen gösterirsiniz. Yıllık faiz tamamlandığında da gelen getiri zaten kredinin faizinin bir kısmını ödemiş olur daha düşük faizli bir kredi çekmiş sayılırsınız.

@corc, Türkiye'deki versiyonuna ne deniyor onun?

Evet. Enerji veriyo bazı hatunlar. Yerinde duramıyosun.

İnanıyorum. Daha ilk gördüğüm anda sebepsizce içimi ısıtan adamla daha sonra yakın arkadaş olmuştum. Sonu kötü bitti bitmesine ama hala kendimi kimsenin yanında o kadar rahat ve kendim gibi hissedemiyorum. Böyle bir şey var kesinlikle.

Kesinlikle evet.

Elektrik=Kimya olarak alıyorsak evet. Hatta en önemli şey falan bile olabilir. Kağıt üzerinde asla anlaşamayacağın bir insanla pratikte çok iyi anlaşıyor olmanın en net açıklaması bence.

İlk görüşte elektriğe inanırım.

Zamanla büyüyen, gelişen, yer eden duygular bende yok.

Elektrik diye birşey yok.
Beğenme/hoşlanma var.
Beğenmedimin kibarcası, elektrik alamadım.

İnanıyorum sonradan, zamanla etkilenmeye inanmıyorum o biraz mantık birlikteliği oluyor.

tabi ki inanıyorum. bence gerçekten de iletken maddelerde elektron akışı var.

Böyle bi standart yok ama gördüğüm kadarıyla ev ve evle alakalı sabit giderler %20'nin üzerindeyse sıkıntı başlıyor.

bunun bir fonksyonu oldugunu düsünmüyorum.

doktora yapiyordur yarisi olur. garsondur fazlasidir.

en klasik hesapta maks %33 tür. faturalar %10-30, spor-kültürel %5-10.

Bence en fazla 1/3 olmalı. Kalan kısımla hem fatura hem mutfak hem de sosyal hayat karşılanabilmeli.

(bkz: 50 30 20 kuralı)

15 taş çatlasın 20

(bkz: sözlükçülerin kira maaş oranı)

eskiden 1/3 idealdi bunun icin ama artik cok zor, kalan 2/3 alisverise vs yetmiyor. hele ki oyle sinemasi kursu mursu olan biriysen hic yetmez. 1/4 yapabilirsen daha iyi olur.

genel kabul gormus oran aylik kazancin 1/4'u kiraya olacak sekilde hesap yapmaktir. mesela hollanda'da bazi sirketler icin bu maksimum degerdir, hane halkinin toplam kazanci kiranin 4 katindan az ise o evi size vermezler. isvicre'de ise kira, hane halkinin kazancinin 1/5'inden az ise bu sefer "bu ev senin standartlarinin altinda, burada sen uzun sure kalmazsin" diye kiralamaya pek yanasmiyorlar. ve yine aylik gelirin %25-%30'dan fazla ise kira bu sefer de odeyemezsin diye kiralamiyorlar.

tabi turkiye'de kira disi giderler de oransal olarak daha yuksek oldugu icin %20 seviyelerinde tutmakta fayda var.

bence 1 aylıksa gayet normal. biz de benzer bir şey yapmıştık hemen hemen. tabi toplam 1 aylık maaş değil de, benim bir aylık maaşımı gömmüştük.

ölümlü dünya koy götüne rahvan gitsin.

abi iyi yapmışsın. çok değil. şeytanınız bol olsun.

mis gibi. iyi tatiller.

gayet mantikli ve manali. uzak yere baska turlu gidilmiyor zaten, cunku ucak biletleri asil pahali olan, genelde ucak biletinden daha az harcaniyor gidince. hic kafanizi takmayin, esinizle ani biriktirmekten daha guzel ne olabilir ki.

abi zaten uzak bir yere bilet aldığında ortalama bir beyaz yakalının bir aylık maaşı ediyor. o yüzden bence pek de o açıdan bakmamak lazım. gayet de iyi yapmışsınız. gezmesen 3-4 sene sonra bozulacak elektronik alete veya kıyafete harcayaktın. ama gezmek öyle mi? hayatının en büyük deneyimleri oluyorlar. iyi veya kötü. insanın ufkunu açan şeyler. bunların da para ile karşılığı olmaz.

Geçen sene toplam bir aylık gelirimiz gitmişti, bu sene bir de kış tatilinde yurtdışına gittik 1 buçuk yaptı. Eşimin bir ek geliri oldu ona saydık,ama olmasa da acımam. Gidip 5 yıldızlı otelde bir hafta yiyip içip yatsam acıyabilirim ama bu tür deneyimler motive olmamı sağlıyor, bunun yanı sıra mesleki olarak da görgümü arttırıyor (mimarım).

1 yıl içindeki tüm tatillerimiz o kadar tutuyor.
ama sadece 2 yurtdışı var ve uzak değil.

kredi çekip gitmiyorsanız sıkıntı yok

asiri manasiz bence. yurtdisina o kadar merakliysaniz parayi biriktirip o parayla gocun. yaptiginiz ev kredisinden fazla kira odemek gibi.

@hot potato tatile gitmekle, yurtdışına meraklı olmak oraya göçmek ne kadar alakadar ben anlamadım. o zaman kapadokyaya tatile gideceğimize kapadokyaya göçelim.

@otopsicocugu yok kredi falan yok birikmişlerin bir kısmını harcayarak gidiyoruz.

Tum sene icin yaklasik %10 sanirim. Ikimizin de 3 hafta izni var. Genelde 2 hafta + 1 hafta seklinde degerlendiriyoruz.

1 haftaya 1 aylik maas cok gibi ama Turkiye'de yasiyorsaniz ucak biletleri cidden pahali olacagi icin anca kurtarir gibi.

Ağız tadıyla bir tatil bile yapamayacaksak neden çalışıyoruz ki! Olur öyle, hayata bir kere geliyoruz.. İyi tatiller!

bu cebinizi zorlamayacaksa, aylık giderlerinizi, eylem planlarınızı etkilemeyecekse bende gayet normal; bu ücretin içinde gidiş dönüş biletleri vardır diye tahmin ediyorum, vizeler hariçtir bence gayet normal.

edit: yorumunuzu şimdi gördüm, birikmişten gidecekmiş, sefanız olsun, gayet normal bence. ha ben tatile çıkmıyorum o ayrı, ama çıkmışım madem acımam

Mantıksız ancak bunun mantığı yok zaten, lüks harcama. Zorunlu masraflarınız ve birikimlerinizi çıkardıktan sonra, kalan parayı hoşunuza gittiği gibi harcamak sizin elinizde, kimi tatile harcar kimi alkole kimi arabaya.

Her türlü şey yapılabilir, elbette ki uluslararası hukuk yolu açık ancak bir çok kişi uğraşmaz. Sıkıntı şu ki yabancı yatırımcıyı ürkütmüş oluruz, bi daha Araplar bi çöp almazlar bizden. Onu göze alamaz kimse artık. İleri seviyede bağımlı hale geldik Araplara.

2 gece 3 gün için gökçeada planı yaptık başka da bir şey yok şimdilik. fiyatlar feci uçmuş ama katılıyorum.

Valla kötü kötü pansiyonlara gecelik 300-400 TL istiyorlar. Ölüdeniz e yakın Hisarönü filan bakın derim.

Bayramda Kuşadası - Marmaris - fethiye yaptık, özetle fiyatlar şu şekildeydi:

Kuşadası - ramada 340 lira (aynı gece ayarladık)
Marmaris - La branda mares 400 lira (aynı gece ayarladık)
Fethiye - Liberty Lykia o biraz daha pahalıydı diğerlerinden (bayramdan 2 hafta önce ayarladık)

Foça'ya gidicez ilk defa. 4 gece 2100 gibi bir fiyata aldık.

tatil matil yok, çalışmaya devam

Tatil sayılır mı bilmiyorum ama viyana, Bratislava, Budapeşte, Krakow, Lviv gezisi yapacağım. Biletler 1300tlye geldi, her şehirde ortalama 3 gün hostellerde kalacağım

tutanakta belirtmesen olurmuş. sadece kağıdı alıp geçseydin keşke.

İyi yapmışsın. Zamane gençleri kural tanımaz oluyor, öğrenmiş olur.

Evet, keşke tutanak tutmasaydınız ama kimse kimsenin hayatını karartmaz; herkes nasıl bırakıyorsa onlar da bırakmalıydı. Olan olmuş artık çok da düşünmeyin. Kurallara uymayı öğrenmişlerdir.

Doğru olanı yapmışsın. Binlerce gencin hakkını korudun. Bu kul hakkıdır çünkü.

17 yaşındaki çocuğun bir senelik emeği var. Hepi topu bir kaç saniye. Kurallar var tamam da herkes sanki hiç 17-18 olmamış gibi yorum yapıyor. Çok gereksiz bir şey yapmışsın arkadaşım.

ben olsam ben de vicdan yapardım ve tutanakta belirtmezdim. ama bu demek değil ki doğru olan bu. kurallar neyi gerektiriyorsa siz onu yapmışsınız. dendiği gibi başka gençlerin hakkını korudunuz.

Olması gereken sizin yaptığınız ama ben yapamazdim

tutanağa gerek yokmuş.

doğru olanı yapmışsın o 2 3 soru işaretleyerek başkasının hakkına girerken üzülmüyor da sen kurallara uydun diye mi üzülüyorsun boş ver.

Son derece dogru yapmissin.
Turkiye'de sikayet ettigimiz pek cok sorunun kokeninde bu tarz kurallarin uygulanmamasi yatiyor.

Seni elestirecegim tek konu: "OSYM kameradan tespit edecek" diye endiselenmen. Dogru olani yapmak icin birinin denetlemesi ya da kizmasi gerekmiyor. Tek basina da olsan dogru olani yapmani temenni ederim.

sınav kurallarını uygulamışsınız. gayet normal.

tamam da şöyle bişey var, sadece senin sözüne bile bakıp değerlendirseler bile, öteki taraf kesinlikle itiraz edecektir ve kamera kayıtları incelenecektir. yani sorumluluk tamamiyle sende değil, buna sen sebep olmadın, öte yandan biris seni şikayet etse, benim kağıdımı aldı ama millet hala işaretliyordu diye daha kötü olurdu bence.

Turkiye'nin norvec olamamasinin sebebi o tutanagin tutuluyor olmamasi degil, insani inisiyatifler alamayan en egitimlisi bile mekaniklesmis insanlar yetistiriyor olmasidir.

Yaptiginiz cok cirkin, umuyorum elde edeceginiz en yuce gorev bu sinav gorevi olur:)

aynen hayatını karartmışsın.
belki de çok çalıştı heyecanla bırakmadı son soruyu da yaptı.

dur ihtarına uymadığı için elemanı ayağından vurmuşsun.

doğru olanı yapmışsın, ben yapamazdım.

Hiç kötü bir şey yapmadınız içini ferah tutun lütfen.

Bu sınav bir kere kendi başına adil değil. Fakat bir şekilde bu sınav var. X süre içerisinde Y adet soruyu cevaplama başarısı üzerinden bir değerlendirme var. Yani herkese eşit davranılıyor. Sınavın temel felsefesi tartışmaya açık ve bence çok adil olmayan bir sınav sistemi. Ama sizin göreviniz sistemi 50 kişi için sorgulamak değil, mevcut sistem içerisinde herkes arasında hakkaniyeti sağlamak. 2 milyon genç aynı kurallar altında yarışıyor unutmayın. Süreyi değerlendirmek, doğru kullanmak bu değerlendirmenin içerisinde. Şahsi fikrim sınav adaletsiz olabilir ama en adaletli kımsı bu. Çünkü üniversiteye girecek birisi kısa zamanda kendi mikro zaman dilimini yönetebilme kabileyetine gelmiş olmalı. Bilgi vs. her şey kişiden kişiye gelişir ama bu zamanlama ve planlama asıl kazanılması gereken şeydir.

Ben şahsen bir sene ALES sınavında benzer bişi yaşadım, öğrenci olarak. Hayatımın en iyi ALES sınavıydı neredeyse tüm soruları biliyordum. Bu ne büyük bir zevk ya rab! her baktığım soruda cevabı görüyordum. Neyse yaptım yaptım. 4 bölümlüydü o dönemlerde. Bütünleşik doktora programına girmek istiyordum (istediğim alanın YL'si yoktu), bu sınavdan iyi almam demek burs almam demekti vs. Sınav bitti bi baktım 4 bölümün 3ünü işaretlemişim, zevke gelip 1 bölümü işaretlemeyi unutmuşun. Sınav bitti denmesinden 10 saniye önce fark ettim. Bi çaba işaretlemeye başladım, ta ki sınav bitti denene kadar. Kalemimi koydum usulce verdim kağıdımı, çıktım dışarı kırdım kalemimi bağırdım çağırdım ama kendime. O gün yaptığım sorulara ve cevaplarına batım 96 gibi bir not gelecekmiş. Büyük ihtimalle Tübitak bursuna kavuşacaktım, büyük ihtimalle istediğim okulda okuyacaktım. Düşün hayatımda bir çok önemli nokta değişti. Ama burada tamamen benim eşekliğim var. O gün bugündür sürekli kontrol ederim kodlamayı. 1 soru eksik çözüp, doğru kodlama yapmak her zaman evladır mantığını burada kaptım. Velhasılı kelam siz çocuğun geleceğini falan karartmadınız, o kendi kendine etti.

Çocuğun hayatını karartmadığınız gibi başka çocukların hayatlarını kurtadınız.

Farz ederlim çocuk sadece cevabını bulduğu soruları kitapçıkta işaretliyordu, hani bulmuş cevabı falan bir işaretlemesi kalmış, siz de tam o sırada yakaladınız ve kağıdını aldınız. sizin öğrenci 80 doğru yaptı bu cevap karşılığı alması gereken sıra sallıyorum 1000. lik. 78 tanesini siz dur dediğiniz için durup işaretledi ve karşılığı 1020. lik. 2 milyon öğrenci arasında inanın benzer duruma sahip öğrenciler var. Siz ses etmeyip devam etmiş olsaydınız, ve 1 milyon içerisinde sırf etik olarak doğrusu durun dendiğinden duran ve yaptığı 80 sorudan 79'unu geçiren öğrencinin hakkının yenmesinde vesile olacaktınız. O çocuk aptal mıydı da 1 sorusunu geçiremeden bıraktı? Ben de sınav gözetmenliği yapıyorum (üniversiteye giriş değil), gözümün önün cevabı bulup kitapçığa işaretleyip optiğe geçirmeyen öğrenciler oluyor. Çünkü biliyor ki artık sınav süresi içerisinde değil.

Velhasılıkelam çok uzattım kusura bakmayın. Yaptığınız iş doğruydu, bu da bir kazanım çocuk için. Başkalarının da hakkını korumuş oldunuz. Sınav sadece bilgiyi ölçmüyor, zaman kullanımını da ölçüyor. Sizin zaman açısından ekstra bişiler tanımış olmanız, aman nolcak 4x4 ü arkadaşına sorsa ne olacak basit soru zaten demekle eş değer. İkiside sınavın ölçtüğü şeyler.

Doğru olanı yapmışsınız çünkü kamera var. Görüntüler izleseydi zaten geçersiz sayılacaktı.

çok üzgünüm ama bu işi ben yapsaydım en az bir yıl kendime gelemezdim. o çocuğun hayatından giden süre kadar yani.

Iyi yapmissin, kural belli.

Onlar zaten bunu bilip sinava giriyor. Bilmese bile söylemissin.
Daha bu kadar basit bir kurala bile uyamayip baskasinin hakkina girmeyi göze alan birisi haksizliga ugradigini düsünmesin bence.

doğru yapmışsın taktir ettim seni huzursuz olacak hiçbir şey yok gayet rahat ol. Uyarmışsın söylemişsin kendi düşen ağlamaz.

Doğru olanı yapmışsınız, sonuçta sınavın kurallarını uygulamak üzere görevliydiniz. Ben son işaretlediklerini sildirirdim. Karşı çıkarsa tutanak tutardım.

Kuralları uygulamak için oradasın, uygulamışsın. Problem?

dogru olani yaptin, icin rahat olsun.

çok doğru yapmışsınız. bu arkadaş sınav süresi dışında işaretleyeceği birkaç soruyla süreye tam uyan binlerce öğrencinin önüne geçecekti. siz aslında diğer binlerce öğrencinin hakkını korudunuz. hassasiyetiniz için teşekkür ederim.

şüpheye düşerseniz kim bilir ne şartlarda yaşayan binlerce öğrencinin hakkını koruduğunuzu düşünün. herbiri bilseydiler size müteşekkir olurdu.

Huzursuz olmanızı gerektirecek bir durum yok.

Siz ösym'nin aldığı kararları uygulamakla görevli bir kişisiniz. Ösym görevi aldıysanız onun kurallarına uymak, öğrenciler tarafından yapılan kurall ihlallerini bildirmek zorundasınız.

Bahsedilen kuralı siz koymadığınız gibi o kurala esneklik de sağlayamazsınız.
Vicdan yapmanıza gerek yok, rahat olun.

2-3 saniye için böyle yaptıysan o çocukların hakkına girdin.

Olayı görmedik, kendimiz yaşamadık tabi ne desek boş olacak ama bence etik mi evet etik. Üstünüze düşeni yapmışsınız.

Tek yaptigin kurallara sadik kalmak.
Cocugun tek yaptigi da kurallara sadik kalmamak.
Burada huzursuz olacak hicbir sey yok.

vicdansız davranmışsınız, elinden kagıdı almanız yeterli olurdu.

doğru mu bilmiyorum ama yanlış değil. ayrıca sınavı iptal olur mu orası da kesin değil.

Doğru olanı yapmışsın, yanlış hiç bir şey yok. Vicdan yapacak bir şey de yok. Başımıza ne geliyorsa kural tanımazlıktan, "aman ne olacak iki dk daha"lardan geliyor. Temiz bi ders olmuştur arkadaşa.

"Would you kill baby Hitler?" ya da bir tarafta raylara bağlı 5 kişi var, diğer rayın sonu ise uçuruma gidiyor. Trende de 10 kişi var. Makas sizin elinizde. Hangi rayı seçerdiniz?

Sonuçta kuralları uyguladınız. İnsiyatif alabilirdiniz tabii ancak insiyatif almak zorunda değilsiniz, almadınız diye de kimse sizi suçlayamaz. O çocuk ise insiyatif aldı ve sonuçlarıyla yüzleşecek. Sonuçta onun dışında kimseye de tutanak tutmamışsınız, sınıfta bile kuralları uygulamayan tek kişi o. Bazen bir kişinin canının yanması diğer onlarca kişinin canının yanmasının önüne geçer. Kelebek etkisi bu sonuçta. Sizin bu tutumunuz ile hayali İTÜ olan biri Kocaeli Üni'den İTÜ'ye son kişi olarak girdi belki ya da girmedi.

Doğal olarak birebir etkileşimde bulunduğumuz insanlarla daha fazla empati kuruyoruz, üzüntünüz bundan. Ancak adaleti sağlamak için zaman zaman acımasız olmak da gerekli maalesef. Buna çok benzer bir şekilde, savaş kararları alacak komutanlar duygusal davranmamak için savaşacak askerleri görmemeyi tercih eder. İş o raddeye geldiyse çünkü başkalarının yaşaması için birileri de ölmek zorundadır, bunu bilirler.

yazık olmuş. kural, disiplin iyi ama, bi miktar da tolerans olacak insanda. dediğim dedik, empatide uzak katı insanlar bunlardan uzak. ne olurdu sadece kağıdı çekip alsan ?

ısrarla vermese, devam etse tut tutanağını, kuralı işlet. ama böyle bir şey yoksa kağıdı almanız yeterdi.

ösym'nin işi gücü yok kamera kayıtlarını mı izleyecekti. bir şikayet, şaibe olmadığı müddetçe binlerce sınıf var, tek tek onlara mı bakacak durup dururken ?

yapmayın allah aşkına. belki 2-3 soru fazladan yaptı diye birilerinin önüne geçecekti ama herkes iyi kötü bir yere yerleşiyor zaten günümüzde. bir çocuğun 2 yıl açıkta kalmasından daha beter olamaz. belki de işaretlerdiği sorular yanlıştı ve üstüne, yanlışları doğruları götürecek kadar çoğalmıştı.

kısacası birazcık hoşgörü. bütün sınavda arkadaşlarının hakkını yesin demiyoruz, 3-5 saniyelik hoşgörü.. genç bunlar, bazı şeylerini tolere etmek lazım.

Doğru olanı yapmışsınız,vicdanınız rahat olsun.

iyi yapmışsın.aynı yollardan biz de geçtik ama gecikmedik!

mesele hoşgörü değil. görevini ihmal edip etmemek. kural açık, yapılması - yapılmaması gereken açık.

kurala uymuşsun. ama o 10 saniyede soru çözemez zaten heyecandan. ben mesela sınavlarda önce kitapçıkta cevabı işaretler en son bittikten sonra cevap anahtarına geçiririm. böylece hem bir nefes almış olurum hem de biraz kafamı dağıtırım cevapları nahtara işaretlerken. muhtemelen onunda öyle olmuş olabilir. muhtemelen heyecandan zaman ayarlamasını da yapamadığından telaşa kapılmış olabilir. tölerans ya da diğerlerinin hakkına girmek olarak değil de 18 yaşındaki bir gencin heyecanı olarak bakarak tutanak tutmazdım ben.

sınavdan 5 10 dakika önce işaretlemelerle ilgili hatırlatma yapılmıyor mu?

Bir gencin hayatını karartmadınız, kurallara uyan diğer gençlerin hakkını korudunuz. Belki aynı okulu, aynı bölümü ucu ucuna puanlarla tercih edecek başka biri daha vardı o gençle beraber. O genç kurala uymayıp bir soruyu fazladan işaretledi süre ihlaliyle ve diğer genç sırf kurala uyduğu için o gencin arkasında 1 soruyla kalsa onun da hayatını karatmış olacaktınız belki.

Hiçbir kural oturulupi düşünülüp hadi bunu da kural olarak koyalım diye koyulmuyor. Yaşanmışlıklardan elde edilen bulgularla kurallar belirleniyor.

Hiçbir zaman Almanya olamayacağımızın ispatıdır bu aslında. Biri kurala uymaz, siz kurala uymayana yaptırım uyguladınız diye vicdan azabı çekersiniz. Olmaz böyle. Sınavdan önce uyaryorsunuz, kalemi kağıdı bırakmayanın kağıdı geçersiz sayılır diye. Bilmediği bir kuralı da uygulamadınız.

Bırakın gençler zaman yönetimini, başkalarının haklarına girmemeyi, bulunduğu ortamdaki anlık amirin emrine itaati acı tecrübelerle öğrensinler. Siz bir kişiyi eğittiniz. Üniversitede alamayacağı dersi şimdiden verdiniz. Darısı diğer eğitilmemiş olanların başına.

Bugün siz bunu görmezden gelseniz yarın başka bir yerde başka bir şeyin görmezden gelinmesini isteyecek. Adım kadar eminim bu çocuğun babası trafikte sıraya kaynak da yapıyor, polis veya kamera görmeyince kırmızı ışıkta da geçiyor. Bu ülkede bedel ödenmeyeceği fikri tüm kaosun sebebi. En ufak kural ihlalinde bedel ödeneceğini herkes öğrensin.

Yaptığınız iş devlet işi, devlet duygularla yönetilmez. Yazılı kurallar vardır ve uygularken vicdan devre dışı olmalıdır. Yoksa birinden daha çok vicdan gerektirecek başka bir şey illa ki çıkar. O zaman hiçbir kural uygulanamaz.

Not: Sizin yaptığınızı yapmadığım için ösym'den 9 ay men cezası aldım ve cezam devam ediyor. Aynı olayı tesbit edip tutanak altına almadığım kameradan tesbit edilmiş.

@anthemis nobilis adayın kağıdından bir şey sildirebilmek sözkonusu değil. Aday süre ihlalinden önce yaptığımı da sildirdi dese savunamazsınız kendinizi. ÖSYM sınavlarında elimizdeki uygulama adımlarını gösteren rehber dışında hiçbir şey yapamıyoruz. Başka bir aday bile gidip şikayet edebilir. Diğerinin kağıdına baktı bir şeyler sildirdi. Belki sorunun yanlış cevabını sildirip doğrusunu işaretletti diye bile iddia edebilir.


Edit: ÖSYM sınavlarında insiyatif diye bir şey yok arkadaşlar. Lisede biyoloji sınavı yapmıyorsunuz. Tamamen yazılı kurallar geçerli ve ÖSYM her ihtimali düşünerek bizleri de yönlendiriyor. Dışına çıkamayız. Tamamen yazılım mantığı. Yapay zeka gibi çalışıyoruz. Şu şu olursa bu, bu bu olursa bu. Ve her ihtimal var. Aşırı olağandışı şeylerde de sınav bina sorulmlusu kararı geçerlidir zaten.

anthemis nobilis +1

silmezse tutanak tutacağını söyleseydin silerdi.

süre bittiği an herkes kalemi bırakmalı. yıllardan beri böyle bu. bunun hoşgörüsü esnekliği olmaz ki, ayh hadi seninki böyle olsun dersen o mal ergen bunu huy edinir. iyi etmişsin. kendinden bihaber ergenlere gıcığım bu aralar. belki 1 senesi heba olacak ama yasaları bilmezse ömrü bitecek belki. öğrensin şapşal.

Yapman gerekeni yapmışsın, yönergeye göre olması gereken bu.

1 soruyla bile ne kadar insanın hakkını gasp edecekti. Seneye umarım insanların hakkına saygı duymayı öğrenir.

Klasik olacak ama öss'de 1 soru 1000 kişi derlerdi. Adam işaretlediği soruyla binlerce insanın hakkını yiyebilirdi. Doğru olan bu. Tutanak tutmasan sınavı değerlendirilecekti.

cevaplara bak inanılır gibi değil, başka başlıklarda törpil,kpss vööö diye ağlayanlar burada kurallara uygulayan adama çemkiriyor. ne iki yüzlü adamlarsınız. çok iyi yapmışsın bilader, herkes senin gibi yapsa memleket bu dingillerden de arınmış olur

doğrusunu yanlışını bilmem ama işgüzarlık yapmışsın.
madalya mı kazanacan bilader, kağıdını al geç işte.

sanırım ortada bir kural olduğu için herkes seni haklı buldu. bu kuralların ve sınav sistemlerinin defalarca değiştiğini, bilgiyi ölçmediğini, gençleri psikolojik olarak ne kadar yıktığını unuttunuz galiba. sağlam işgüzarlık bence. gıcık olduysan ilk gider onun kağıdını alırsın. burada duyar kas şimdi.

hasmetizm 2046 +1000

huzursuz olmanız normal evet yanlış yapmışsınız.

@hasmetizm, sınav görevlisinin görevi sisteme eleştiri getirmek ya da "zaten sistem bozuk, bırakalım gençler takılsın" demek değil, ona verilen tutanaktaki kuralları uygulamak.

Sen görevini yapmışsın hocam hiç canını sıkma. O çocuk 1 soru ile kaç kişiyi geride bırakabilir? O sınava gelmiş olan herkes süre bitince bırakması gerektiğini ve uyarılara uyması gerektiğini bilmek zorunda

dogru yapmissin. bir sinavla hayati kararacaksa zaten bir sey olmazmis.

Vaktiyle bir tanıdığımızın başına benzer bir durum gelmişti, yıllar önce. O sıralar kurallar bu kadar sıkı da değildi. Optiğe işaretlemeleri sona bırakan çocuğun kağıdını süre bitince aldı ve bir kısmını işaretleyemedi haliyle çocuk. Burada çocuk haksız.

Biz bunun üzerine tartışırken başka bir yakınımızın başına benzer bir meselenin geldiğini öğrendim. Çocuğa işaretlesin diye yaklaşık 30 saniyelik bir avans vermiş ve sınıftaki öğrencilerden birisinin velisi şikayette bulunmuş. Hakkında soruşturma açılmış. Burada yakınımız haksız.

Malum meselede de siz haklısınız. Huzursuz olmanızın, "ee kurallar var hacı yapacak bir şey yok" deyip geçememenizin sebebi vicdanınız. Ben olsam ben de alırdım, sonrasında da gerçekten çok üzülürdüm ama kuralları uygulamak göreviniz. Sıkmayın canınızı.

Doğru hareket. Kurallara uymayı acı da olsa öğrenecek

ağır belki o da düşünemmeiştir ama doğru bence yaptığın. diğerleri salak mı? hatta 2 milyon kişi salak mı? 2 soru 2 sorudur.

şeriatin kestiği parmak acımaz.

şunu anlamıyor insanlar. bu durumda olayın diğer muhattapları aynı yaştaki diğer öğrenciler. diğerleri enayi mi onlara neden o süre verilmedi o zaman? burada empati yapacak bir şey yok. o zaman neden diğerlerine de empati yapılmıyor. diğerlerine etkisi olmasa sadece hocayı ilgilendiren bir şey olsa tamam kendi istediği gibi hareket eder. ama hoca orada diğer öğrencilerin hakkını korumak için var. çocuk da büyük ihtimalle düşünemedi iptal olacağını ama oldu artık.

şu ülkede kurala riayet yok arkadaş, iyi yapmışsın kural neyse o.

@hasmetizm

hepimiz bu sınavlara girdik ve istesen de istemesen de bu sınavlar gayet ölçücü ve kaliteli sınavlar. Kopya, torpil, soru çalınması falan olmadıktan sonra ÖSYM sınavları genelde hakedeni hakettiği yere koyuyor. Psikolojik yıkım, bilgiyi ölçmeme falan da yok. Sonuçta herkes üniversitede istediği bölümü okuyamaz ve bazıları kazanır, bazıları kaybeder.

Soruyu sorana gelince, yaptığında haklısın. Kurala uymayan kişi cezasını çeker. Futbol maçlarında da hakem 17 yaşında futbolcu faul yaptığında "Bu çocuk genç, kırmızı kart vermeyeyim şimdi" diyor mu?

@giovanne öğretmenlerin görevi de zaten sadece yönetmeliği takip etmek. eseriniz ortada arkadaşlar bakın öğrenciler ne halde. çantada keklik öğrencilere özenip onları yetiştşrmek kendinizi tatmin etmenize elbette yetiyordur, hepimiz okuduk gördük ama başarısız eğitimci ve insan olduğunuz çok açık. eleştiriye tik atmayacak kadar da aciz olduğunuz da gözden kaçmadı.

@nundu baktım tıp okuyormuşsun. hak edeni hak ettiği yere koyar kısmı da sanırım buradan geliyor :) empatin çok güzelmiş. doktorlar at gözlüğü takmıyor değil mi?
hayat her zaman öyle işlemiyor.

Fluence veya yetiyorsa yeni Megane olabilir, içi ve bagajı tarla gibi olan arabalar. Accent blu rezalat bir otomobil bu arada.

Rapid'in sedan versiyonunda (sanırım Toledo da aynı) efsane bagaj hacmi var. Bagaj kapağı arka camlar birlikte açılıyor ve 560 litre idi sanırım. Öncelik bagaj ise bunlardan birini alırdım.

peugeot 2008 bakın derim. 1.2 puretech benzinli tam otomatik full paketleri o civarlara satılıyor. sorunsuz eat6 tam otomatik şanzıman kullanılıyor. araç genel itibari ile kronik sorunsuz bir araç ve piyasada kıymeti bilinmeyen bir araç olarak görüyorum.
Allure ve classic edition paketlerinde cam tavan falan da var gerçekten güzel bir iç mekanı var.

Bunun dışında megane kesinlikle düşünün. megane motorunda kronik sorunu olmayan güzel bir araç. son kasanın albenisi de yüksek. ama ben olsam sedan değil hb alırdım çünkü sedanlar yerli iken hb'ler ispanya da üretiliyor diye biliyorum. işçilik hb lerde daha iyi olduğunu serviste yetkili bir kişiden duydum.

Hyundai i30 dizel otomotik alabilirsin. O fiyata elite(en dolu) donanım paketi olanı alabilirsin. Baya doludur 3 senedir kullanıyorum ve çok memnunum. Gerçi ben de çok yakın bir zamanda satmak zorunda kalacağım. Üzülüyorum :(

Açıldı, business ve M&S elite + elpl sahipleri için açık.

roket adamın söylediklerine ilaveten corp. card ile de girebiliyorsunz

Simdiye kadar farkli ulkelerde kitalarda 5-6 lounge kullandim.THY'nin lounge'i ikram anlaminda gorduklerimin en iyisiydi.Toplam luks katsayisi acisindan ise Dubai'nin ardindan ikinci siraya koydum.Genel bir yorum degildir sadece sahsi fikirlerim.

kişi başı 75 iyi bir kahvaltı için normaldir.
çeşme gibi turistik bir yerde uygun bile denebilir

alsancak, bornova, bostanlı neresi çeşme neresi? adam başı 75 lira kahvaltı için pahalı değil

çeşmeyi hiç bilmiyorum ancak bodrumda kalburüstü biraz manzaralı konumlarda fiyatlar hep böyledir; serpme kahvaltı 60tl ise ekstralarıyla birlikte bu fiyat son derece normaldir. ayrıca ne yiyip ne içtiğini bilmiyoruz, çocuk bu 4 kişiye dahil mi bilmiyoruz; sadece kavaltı yazmış haspam

Istanbul'da denizi ucundan goruyorsa 45-50ye bayat kahvalti var. Acik bufeler 60dan basliyor.

Ortalama eli yuzu duzgun yerler de 75 lira zaten.

İstanbul'da eli yüzü düzgün bir kahvaltı en az 60-75 liradan başlıyor. Çeşme'de 75'e kahvaltı gayet mantıklı bir rakam.

ben daha dün fenerbahçe midpointte denizin dibinde kahvaltı yaptım 2 kişilik kahvaltı 86 lira ödedim çıktım.

i.hizliresim.com

@vladamirdökümov

İşte tepki gösterenler demiş ki her yerde aynı fiyat zaten. Ben de onu garipsedim. Çeşme'de pahalı olmasıni anlıyorum ama "Zaten normalde o fiyata, Çeşme için ucuz bile" diye tepki vermiş insanlar..

Ayrıca zengin olmak demek hakeden etmeyen her şeye çok paralar vermek demek değil.

ben açıkçası fahiş fiyata sosyal medya üzerinden mesnetsiz bi şekilde yapılan itiraza sinir oldum, zabıta diye bi şey var yahu; belediyeler armut mu topluyor.

eğer menüde ya da adisyonda açıklanamayan bi şey varsa bunu belirtmesi gerekmez mi?

@sameidiot

adisyonda açıklanamayacak ne olacak, götlerine göktaşı düşecek hali yok. adam başı 75 lira kahvaltı parası vermişler, zabıta gelip n'apabilir? işletmeyi daha çok mu ayıplar?

fahiş, bilgi verilmeden yapılan ücretlendirmeye belediye ceza kesiyor. başıma geldi, zabıtaya haber ettim, gerekli cezai işlem yapıldı.

ayrıca kişi başı kahvaltının ne kadar olduğu, fazladan ne yiyip içildiğini bilmiyoruz. ben bodrumda 60tl ye kahvaltı verilen, içeriğinin de kalburüstü olan mekanlar biliyorum. çoğunda da iki çay üstüne para alınır; kahvesi, smooothiesi, ekstra tatlısı bilmemnesi derken 500lük olup çıkabilirsiniz de.

Şu da var (epeydir bu şekilde bir kahvaltıya gitmiyorum) mutlaka yanında ekstra bir şeyler alırım özellikle menemen. Öyle bir şey de yapıp fiyata ek gelmiş olabilir.
Ne bileyim, bir menemen bir muhlama olsun ortada dersin birisi ay sigara böreği cogzel ekleyelim der fiyat artar.
Yukarıda milyon kere yazmışlar, azıcık düzgün yerse kişi başı 50 yazıyorlar.

Bu sabah 2 kisi acilk bufe kahvaltiya 100tl odedim, uygun fiyat diye sevindim.
Istanbulspor

Sün tek başıma kahvaltı yaptım alaçatı muhallebicisinde 43 kira ödedim

soruna tam manasıyla bir cevabım yok ama çözümü de basit, biraz beyaz peynir, biraz süzme yoğurt, bi kaç duble rakı ve buz. göreceksin çok daha keyifli gelecek.

hatta bir de şarkı ikram edeyim: www.youtube.com

Toplu eğlence kültürümüz git gide köreliyor. Ben de tam tersine mahallemde böyle şeyler olsun, teyzeler döktürsün, gençler misket oynasın istiyorum ama yok. Hem davul nedir ki yarım saat çalar biter gece yarısı çalınmadığı sürece sorun yok. Ramazan davulcularına kızıyorum ama.

sorun kalifiye olmayan insanların sırf kolay para olarak görmesinden dolayı davul zurna ya başlaması, aynen ramazanda olduğu gibi. ikincisi kültürel uyuşmazlık mesela trakya havaları bana keyif verebiliyorken doğunun davul zurnalı şarkıları isyan ettirebiliyor. özellikle zurna çok zor bir enstrumandır.

www.youtube.com

burada davul zurna oluyor bazen, şöyle oluyor, gelin almaya geliyolar mesela taş çatlasın 10 dakika çalıp susuyolar. aynı şekilde sünnet düğünü oluyor alay falan yapacaklar maks 5 dakka çalıp susuyolar, biraz da medeniyetle alakalı, gerçi burası da 3 4 bin kişinin oturduğu büyük bir site.

@heidi iki gündür bir saat çalınıyor. sadece davul da değil, zurna da var. mahalledeki herkes sevmek zorunda değil bence şehrin göbeğinde toplu yaşam alanlarında yapılmamalı böyle şeyler. hele o zurnanın sesini kafam kaldırmıyor valla.

Karşı atak yapsan?
twitter.com

Kesinlikle katılıyorum sana, maalesef böyle. Ataşehir'de oturuyorum, her allahın günü sokak düğünü var. Barbarlık dışında başka bir şey değil. 15 20 dakikalık bir şey değil çünkü gündüz 2 gece 12'ye kadar. 12'den sonra da silah atışları, drift, falan filan. Rezalet.

Artık giremiyor evet. Geçtiğimiz hafta uçtum, yazı asmışlardı bununla ilgili. En az clpl olman lazım.

Acuvue oasis

Acuvue oasis kullandım memnun kalmadım o yüzden biofinity

oasys ve biofinity vs diğer lensleri kullandım, en rahatı biofinity gelddi bana

oasis biofinitye göre daha sağlam, biofinity hemen yırtılıyor, yoksa çok rahat bir lens.

yıllardır biofinity

Yıllarca oasis sonrasında biofinity ve oasis kullandığım yıllarıma acıyorum.

Astigmatspor

Biofinity kullanıyorum ben de.

acuvuve oasys kullandım, memnun kalmadım +1

kesinlikle "air optix plus - hydraglyde" ı denemelisin. gece gündüz, haftalarca gözümden çıkarmıyorum. şimdiye kadar hiç yanma/batma yapmadı. müthiş rahatlık.

--
HyrdaGlyde, kullanım konforunu arttıran Moisture Matrix (nem matrisi) ile üretilmiştir. Bu sayede normal lenslerden daha fazla oksijen geçirgenliğine sahiptir. Air Optix Plus HydraGlyde Silikon Hidrojel kontak lensler, gece ve gündüz gözlerinizde kalarak rahatlıkla uyuyabileceğiniz ender lenslerden biridir.
--

uzun zamandır biofinity kullanıyorum hiç yırtılma da olmadı ilginç. belki tırnaklarım kısa diye bilmiyorum.
ben çok memnunum..

Mobilden takip ediyorum soruyu.

Sorunuza cevap değil ama formatı bozmayayım. Ben elegance comfort kullandım. İdare eder.

en kötü 2 senede bir düğün yapar takı taktılar diyebilirsin

reza sen misin?

abi para aklama sistemi skeçlemişsin aman diyeyim :/

breaking bad stili dusunursek git striptiz klubu masaj salonu falan al. mihi

"maaşımı Dubai'de bir hesaba yatırtsam, ara ara gidip fiziksel olarak çeksem." parayı fiziksel olarak çeksen bile ülkeye nasıl sokucaksın? bununda belli bir miktarı var. parayı nerden buldun diye bişey uygulanmıyor tr'de. önemli olan o parayı ülkeye sokmak. çözüm mü bilmiyorum ama en azından düşük meblağlar için dubai'deki hesabının banka kartını tr'de kullansan işe yaramaz mı?

bkz: bitcoin nedir, nasil kullanilir. biri sorarsa da mining yaptim dersin

en legali bir şahıs işletmesi kurup yurtdışına vergisiz danışmanlık faturası kesmek. ayda bir kesersiniz, gelir vergisi ödersiniz. masrafları falan da şirkete gösterip bir kısmını düşersiniz. vergi dönemlerinde arabayı değiştirirsiniz. ne güzel.

Maaşlı çalışan gibi değil de fatura kessen diye düşündüm. Nihayetinde bilgi işlem benzeri işleri dünyanın her yanına satabilirsiniz ve bunun karşılığında çıkartmış olduğunuz faturanızın ödemesini banka aracılığıyla tahsil etmiş olursunuz. Tabi ki bu gelen paranın vergisini paşa paşa ödersiniz.
Vergi vermek istemiyorsanız bulduğunuz her yol yasadışı olacaktır. Nakit olarak 10.000 USD den fazlasını TR'ye sokmak yasal değildi. 15 Nisan'daki bir genelgeyle beyan zorunluluğunu kaldırdılar sağ olsunlar. Ama beyan etmediğiniz tesbit edilirse MASAK çöküyor.

1- bitcoin denmiş bunu aynen düşün
2- gittiğin ülkede mümkünde ab ülkesinde bir bankadan kredi kartı çıkart, belirli harcamalarını onunla yap, gidip gelmekten daha az maliyet ile belirli bir bir miktara kadar işini görebilirsin.

parayı nereden buldun diye sormuyorlar +1

öyle olsa metresleri hep içeri alırlardı asdfg adamın/ kadının hiçbir vasfı yok, bir işte çalışmışlığı yok ama üzerine evler, villalar, son model arabalar var.

gerisi için @kveldulv +1

onun haricinde cebinde sokabileceğinin bir miktarı var, o miktar yeterse anlattığın gibi takılabilirsin.

Hocam bu durumda iki yolun var;

Birincisi payoneer. İngiltere hesabına yatıyor, kredi kartından çatır çatır harcıyorsun. Artık araba mı alırsın, kredi kartıyla ev mi alırsın sana kalmış.

İkincisi de şahıs şirketi ile yurtdışına fatura kesmek. KDV yok, gelir vergisinin de yarısını ödüyorsun. O da kabaca %10-15 civarına gelir.

Zaten iki üç yılda bir varlık barışı çıkıyor, bir şey olmaz. Kimse kimseye nereden buldun diye sormuyor, rahat ol. Sorarlarsa aldıkları ruşvet ne olacak!?

Arkadaşlar cevaplar için teşekkür ederim. Amacım gelir vergisinden kurtulmak, dolayısıyla şirket kurmak tamamen manasız oluyor bu durumda.

nasıl işler yapıyorsunuz, ne kadar özel ve spesifik insanlarsınız ki böyle gelirler elde ediyorsunuz, yabancı firmalar sizlerle çalışıyor anlatın olm feyz alalım biraz ya aşsdladşasöl

@dadasalon +1

Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır

Şirketin bulunduğu yere bağlı olarak resmi olarak beyan ettiğinde dahi sana şahsen vergi çıkmayabilir, yurtdışına yapılan hizmetlerin bir ayrıcalığı vardı ama hatırlamıyorum. Düzgün bir para alacaksan tavsiyem bir vergi uzmanı bulup tavsiye alman.

Türkiye'de nereden buldun vergisi zaten yok, neden olmadığını tahmin edebilirsin. Vergici bu konuda sana zaten bilgi verir. Zaten 5-10 senede bir vergi barışı veya affı çıkar bu ülkede, bu şekilde yapanlar affa girip geçiyor.

Sonuçta bugün baba parasıyla yaşayan binlerce insan var. Birisi gelse sorsa diyecekleri belli, babamdan / x kişiden 'borç' aldım.

Düğün takılarının makul olanın üstündeki kısımları dahi vergiye tabi, böyle bir şey demeni tavsiye etmem.

@Dadasalon, bilişim sektöründe çalışıyorum. Remote pozisyonlar çok yaygın, uzaktan çalışıyorsan da firma genel merkezi neredeyse oranın koşullarda ya da ona yakını ile maaş verebiliyor. Atıyorum Amerikan şirketi Amerika'daki ortalama yazılımcı maaşı 120 bin dolar brüt'e yazılımcı çalıştırabilir uzaktan. Orası için normal bir para ama burası için müthiş bir rakam. Bu şekilde çalışan çok tanıdığım var, dolayısıyla bizim sektörde bu yöntem oldukça yaygın.

Merhabalar,


Aynı olay benim de başıma gelecek. Şirket İrlanda da? Türkiye'de yüzde 40 vergi alıyorlar. El insaf. İnsan o kadar uğraşsın didinsin biri gelip maaşının yüzde 40'ına çöksün. Valla yurtdışından hesap açarım yine vermem o parayı. Sonuçta nefes aldığımız sürece vergi veriyoruz.

Siz ne yaptınız bu durumda?

@jayhun parayı hangi şartlarda aldığını bilmiyoruz, önce bunu belirtmen lazım. Sana brüt ücret ödeyecekler ve sen fatura mı keseceksin? Ya da vergilerini İrlanda da ödeyip, sana personel olarak net ücret mi yatıracaklar.
Ayrıca verginin İrlanda'da ödenmesi durumunda, Türkiye ile İrlanda arasındaki çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasına bakabilirsin.
www.verginet.net
Yalnız İrlanda'da verginin düşük olacağını sanmıyorum.
Ya da Fatura kesecek isen, TR dışında bir ülkede bir işletme açarak resmi olarak fatura kesmen ve bu sefer de o ülkede vergi ödemen gerekecek. Başının ağrımaması için yine TR ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması olan bir yer olursa daha iyi olur.

Size yaptıkları ödeme karşılığı bir belge de istemiyorlar ise de Bitcoin üzerinden ilerleyin.

neden istifa etmek istiyorsun?

böyle mutsuz yaşanmaz, bas istifayı

İş tatmini falan yok. İş yaparken bugüne kadar neden bu kadar okudum ben aq bunun için mi diyorum. Onun dışında mesaisi falan fazla. İşten çıkmadan yarım saat önce mesai yapıyoruz deniyor ve kalmak zorundasın. Böyle olunca plan yapmak vs. rüya gibi. Ama daha çok iş tatmininin kötü olması ve geleceğimi kötü görmem. Ek olarak beyaz yakalı olarak çalışıp ölmek de bana zor ve yıpratıcı geliyor.

hocam önce iş bulup sonra istifayı basabilirsin, ama şu ortamda iş bulmadan yapma bence. farklı bir çalışma ortamında iyi ki bu bölümde okudum falan diyebilirsin. çalışma ortamı çok etkiliyor gerçekten.

hangi alanda mutlu olacağınızı düşünüyorsanız ona göre bir plan yapın.
bilmiyorsanız devam edin. zira iş değiştirmek isteseniz bile hali hazırda işi olan birinin şansı daha yüksektir.
eğer radikal bir değişikliğe gidecekseniz; örneğin ben bunu istemiyorum arkeolog olmak istiyorum diyorsanız şunu google'layın. "istifa mektubu nasıl yazılır" :)

kolay gelsin

ücretsiz izine çıkabilirsin ya da güzel bir tatile, istifa etme kesinlikle.

inan bende senin gibiyim, işsiz kalınca dahada mutsuz olacağım için akşama kadar şafak sayıyorum.

bir de mesai sonrası motivasyonunu arttırıcı şeyler yap, hemen eve kapanma, yoksa hayatın hep iş gibi oluyor :/

öyleyse size naçizane yol haritası teklifi yapayım. işten istifa etmeyin, bu arada R programını öğrenin (finansal-ekonomik verileri R ile işlemeyi öğrenin). peşinden isveçe iş başvurusu yapıp aylık en az 15.000 euro başlangıç maaşıyla isveçe taşının.

yapılmışı var. hatta o arkadaş iş başvurusu da yapmamıştı, iş teklifi ona gelmişti

edit: ve ayrıca o arkadaş öyle top üniversitelerden de mezun olmamıştı. iç anadolunun doğusu, doğu anadolunun batısındaki bir taşra üniversitesinden mezundu.

hocam öyle bir dünya yok, yarım saat kala kalıyoruz dediklerinde planım var diyip çık 3-5 defa yapsan en azından onlar seni atarlar sen niye istifa ediyorsun ? tazminatını alırsın en azından.

İşini sevmiyorsan kazandığın parayı güzel ezmiyorsun demek ki. Güzel harcarsan, çalışmak için can atarsın.

Yorucu, rutin iş hayatının getirdiği mutsuzluk bu ki kendin de başka bir işte yine böyle olacağını söylüyorsun. Tek yolu hayata renk katmak. Hafta sonlarını iyi değerlendirmek olabilir mesela. Çalışırken gelecek haftasonunu düşünmek sıkıcı haki kırar, motivasyon verir.

bence seni bu mesailer mahvetmiş. ben de beyaz yakayım ve bana da ara sıra geliyorlar böyle. dönem dönem yoğunluk oluyor bizde ve işlerimizin arttığı, eve 9-10'larda geldiğim dönemlerde hayattaki her şeyden nefret ediyorum. aklıma sürekli yarın istifayı basıp dağ başına yerleşip organik tarım yapma fikirleri doluşuyor :D mesai yapmayınca ama bariz çok mutluyum ve hiçbir şeyden şikayet etmiyorum.

iş tatmini bende de yok. bu konuyu bi ara kafama takıyordum. sonra dedim ki sadece para kazanmak ve kazandığın parayı işten arta kalan zamanlarda yemek için bu işe geliyorsun, iş dediğin seni tatmin etmek zorunda değil. parası iyiyse, üstüne bir de çalışma ortamında kafa dengi birileri varsa ve huzurla çalışıyorsan önemli olan o. ben de isterdim köpek gezdirerek bu hayat standardını yakalamayı, ama mümkün değil. eğer ailelerimiz çok zengin değilse mecburen bu gibi yerlerde çalışacağız. A şirketi olmasa B şirketi olacak. yapılacak en iyi şey; işten arta kalan zamanlarımızı maksimize etmeye ve o zamanlarda da maksimum verimi almaya çalışmak. yaşasın kapitalizm :)

bence sizin mesailer bu kadar çoksa yapabileceğin iki şey var; birincisi müdürünle konuşup bu zorunlu mesailerden baydığını uygun bir dille söyle. ben geçen sene müdürüme demiştim. "100 işimiz varsa mesai yaptığımızda geriye 99 işimiz kalıyor, bu işler böyle mesaiyle bitecek gibi değil. üstelik mesaiye kalınca ertesi günkü performansımız da düşüyor. bence zorunlu mesaiyi kaldıralım" demiştim. gerçekten işe yaradı. en azından bizim departmanda artık mesailer tamamen çalışanların keyfine kalmış durumda. kimse mesai yapıcaz demiyor. çok işi olan, yetiştirmek isteyen kalıyor, isteyen çıkıyor.

ikincisi, müdürünle konuşmana rağmen baktın olmuyor, ya da müdürün bu tarz konuşulacak birisi değil; o zaman iş değiştir. başka yere geçsem orada da çok mutlu olamayacak gibi hissediyorum diyorsun ya, mesaili çalışmayan bir yere kapak atarsan bu fikrin değişecektir bence.

Ne için kullanacağını yazmamışsın ki?

markası var başka bir özelliğe gerek yok. ayrıca 5k bir ayakkabı için uçuk bir rakam değil. şu an orta segment nike sneakerlar 1-1.5k bandında satılıyor.

1000 dolarlık ayakkabı yurt dışı için normal sayılabilir bence. Bize göre inanılmaz pahalı tabi

Sosyo-ekonomik duzeyi birden bire artinca kaldiramayan bunyeler ortamları icinde o fiyattan aşağı giymemeyi tercih ediyor olabilirler.

Designerların tasarladığı eşyalar böyle limited edition ve pahalı oluyor. Ayakkabı çok pahalı sayılmaz, altı üstü 800 dolar falan.

709£'a bi ingilizin ayakkabi alma ihtimali %000.1 gibi bisey. paralarinin degerlerini inanilmaz biliyorlar ve tutumlular ama buraya sonradan gelen gocmenlerde gorebilirsiniz. ben £108e belcika gidis donus tren bileti aldim diye sevinirken adamlar 1 ay market alisverisi yapiyor o paraya. bu ayakkabi, imkansiz gibi bisey

aynen bir ingilizin bu paraya bir mal alması imkansızdır. ancak havalı bir saat falan olacak belki alır. çünkü satarken de değeri olduğuna inanır veya çocuğuna falan bırakır k gerçekten öyledir.
bugün bir british ile 2 poundluk özel bir içecek için çok pahalı bu ya geyiği çevirdik. kola bakkalda 1-1.5 pound falan bu arada bu içecek 2-2.5 pound ama moda olmuş bir şekilde. bayılıyorum paralarının değerini bilmelerine. hem ağlıyor hem içiyor bir garip gülme aldı beni öğlen gibi.

daha önce bu yada benzeri iş yaptınız mı?
ticaret biliyor musunuz?

bence yapma.

bununla uğraşacağına dropshipping(stoksuz) veya amazon fba(stoklu) konusunda uğraş, ikisi de çok verimli sistemler olmasa da senin sistemden daha çok kazandırır, en azından stoksuz iş nedir nasıldır yaşayarak öğrenmiş olursun.

Karşılaşacağın olumsuz durum şu: %99.999 batarsın.

böyle sap gibi değil de modül şeklinde alman lazımdı.

tr.dhgate.com

Aynen de modül şeklinde alamıyorum, sap gibi alıp nasıl saplarım :) İlla ki bir yolu vardır.

Hocam bi arduino nano/uno almayi dusundunuz mu. Istemedigin kadar ornek de bulursun internette.

(git:learn.adafruit.com )

Oyle resmen nokta atışı yapmış. Teşekkür ederim. Lakin bu devre bağlama, hangi modül nereye bağlanır tarzı elektronik konularını nasıl öğreniriz, ne diye aratmak lazım?

Bodozlama bağlarsan hayal kırıklığı yaşaman olası. IR modül çıkış tipi ne ? En kötü pull up direnç bağlaman gerekebilir, stabil iletişim için decoupling kapasitör gerekebilir vs vs.

kaşkafası var akşam hangi barda ne tarz çaldığı yazıyor orayı takip edin.

Mavi bar diye bi yer var. Metal müzik bangır bangır ama canlı değil. Erken gitmek lazım full dolu oluyor

echo bar.

gagarin. (aylin aslım'a ait burası, akşamları da hep orada. hatta onunla beraber rockçı tayfadan birileri de oluyo bazen)

mavinin olduğu sokaktan girince karşıda yukarda

gagarin doğru tercih olur ama kalabalık oluyor yer olmayabiliyor. bayram sonrası nasıl olur bilmem

Zaten 5 tane mekan var güzel kardeşim. Hepsini gez sırayla. Benim tercihim echo.

mejazz'dı galiba adı. Canlı müzik var.

echo var ama kapaniyormus galiba, sanat galerisi yapacaklarmis orasini.

direkt istifayı basıyoruz

çizginizi bozmadan devam edin. haklıysanız, ki öyle düşünüyorsunuz, savunmaya devam edin. zaten haklılığınız görülmese de ileri de mutlaka fark edilecektir. bazen zaman geçtikçe karşıdaki kişinin sizin savunduğunuz şeyleri savunmaya başladığını görüyorsunuz.

hakliysam cizgimden taviz vermiyorum. sadece sinir bozuklugu oluyor. herkes duyuyor falan. bir dahakine ses yükseltmeden tartismaya calisin. iki gün sonra hicbir sey olmamisa döner ortam. ota boka da istifa basamiyoruz maalesef.

Siz ustunuze duseni yapmissaniz ve yureginiz sogumussa beklemede kalin ve karsi tarafin tavrina bakin. Alttan aliyorsa ustune eklemeyin. Kaliteli birisidir. Kalitesiz davranmaya devam ederse kalitesine gore davranmaya devam edersiniz. Inceldigi yerden kopsun.

ben sesimi yükseltmem, karşımdaki yükseltirse ne söylüyeceksen mail olarak yaz derim götü yiyosa yazar. işimi bu sebepten dolayı aksatmam, herhangi bi protesto yapmam. çok zorlarsa kimseye iş aktarımı yapmadan istifa ederim arkasını toplamakla uğraşırlar :)

Ne gerzekler tanidim plaza aleminde. 2x2=4 sirf ibneligine artistlik yapiyor. Cok sabirliyimdir. Hepsini dize getirdim. Simdi bakiyorum ne gerek var. Aramaya basla derim.
ara,net.

benzer bir olayda işten soğumuştum. sürekli çalıştığım biriydi bir de her lafı batmaya başlamıştı, kendi kendime konuşmaları tekrar edip laf sokuyordum falan :)
neyse sonra başka bir iş buldum da gidiyorum, rahatladım.

konuyla bağlantısı zayıf ama iş bulmadan istifa etmeyin.
hiç birimiz bu kadar onur/şahsiyet/ilke sahibi olmayı göze alamayız-hobi olarak çalışmıyorsanız-

tartışmada sesimi yükseltmiyorum. sinirlendiğimi göstermiyorum. sesini yükselten kavgayı kaybetmiş gibi görünüyor bence.

istifa abartı bi tepki olur bence. ayrıca iş bulmadan istifa edilmez.

Haklı olmak ya da olmamak çok önemli değil, bu tarz senaryolarda politik davranan kazanır. Kendi çıkar ve geleceğini göz önünde tutarak alttan almak, üstelemek, bir tokat vurup bir sevmek, sallamamak ama etrafta kazanı kaynatmaya başlamak gibi bir çok yöntemi kullanabilirsin. Ancak bunların hiç biri sinirle yapılacak şeyler değil, ilk bertaraf olanlar çabuk sinirlenenler oluyor.

bahsettiğin gibi bir olay yaşasam daha sonrasında hiç bir şey yaşanmamış gibi davranırdım. hiç uzatmazdım. profesyonellik bunu gerektirir. kavga tartışma doğal şeyler. bunu uzatmak, kinlenmek, duygusal davranmak yanlış.

yemeğe davet edip sakin bir diyalogla çözmeye çalışırım
kimin haklı olduğunu değil iş yerinde nasıl davranmanın uygun olduğu ekseninde konuşup olayı tatlıya bağlarım
hesabı da ben öderim

İş hayatında tartışma her zaman olacaktır, her girdiğiniz işten tartışma yaşadınız diye istifa edip çıkamazsınız. Gün gelecek mecburiyetleriniz olacak ve devam etmek zorunda kalacaksınız. Bu sebeple ciddiyetinizi koruyarak işinize devam etmelisiniz. Bir süre sonra her şey normale dönecektir. Normale dönmek derken kanka olacaksınız demiyorum tabii ki, iş ilişkiniz rayına oturup sürüp gidecek.

Şahsen tartıştığım kişiyle iş dışındaki ilişkimi keser işime bakarım. İşin gerekliliklerini ise olması gerektiği gibi yerine getiririm.

10 saat önce geç. bende aynı duruma düşmüştüm. sorun olmadı.

Tr'de birsey demezler. Damgayi basip gectilerdi bende.

Yurtdisinda pasaport kontrolune girecekseniz 12 den sonra. Oradaki polis sorabilir. Sorun olmasi oradaki polise bagli ben 6 saat gecmistim vizeyi, baska biri geldi kontrol etti. 15 dk falan surdu.
Ama sonra pasaportumu verirken ilk polis bunun cezasi var ama biz komsuyuz falan demisti. Hatta ben anlamadim, ne kadar odicem falan diye sacmalamistim biraz.

Daha sonra internetten arastirdigimda 600 euro cezasi oldugunu ve 10 yil şengene giremezmissin diye okumustum. Yanlis hatirlamiyorsam

ben evhamlıyımdır online checkin yapar erkenden geçerdim pasaporttan yoksa mülteci gibi davranılma ihtimalin var ters bir adam baya canını sıkabilir.

Ben de basond'a katılıyorum, zaten Avrupa'da baya sıkıntı oluyor bu aralar, adamlar cinslik yapmak için bahane arıyorlar. Önceden gidip beklemeyi tercih ederim mutlaka.

Garanti kapsamında genelde 1 ay sürüyor ya :) en azından yurtdisinda durum böyle. Bi de benim de 2 defa klavyeyle ilgili sorunum oldu ve klavyeyi komple değiştirmek zorunda kaldım çünkü klavye entegre komple. Tuş tuş değiştirmiyorlar. En azından benim macbook Pro ve air da öyleydi :)

Eğer yeni modellerdense (bu klavyesi düze çok yakın olan modeller, sanırım 2016 sonrası) onlarda tek tuş değişmiyorlar, tüm klavyenin toptan değişmesi gerekiyor. Ben de 1 kere tüm klavyeyi yenilettim. Eğer kırmamış olsaydınız modeli uyuyorsa gidip ücretsiz olarak klavyeyi değiştirtebilirdiniz bu arada: www.apple.com şu anda ücret istemeleri muhtemel. Benimki 2016 model Macbook, ücretsiz 1 haftada değiştirdiler.

@superfluid hocam 2 yıl değil mi garanti :( ne bi ayı
@roket adam 2017 modeli sadece ses kısma tuşu, altta sorun yok sanırım sadece üstteki 2 tırnak kırık ben sert basıyor diye götürücem umarım değiştirirler, yoksa beyimin dilinden kurtulamam :(

Yok yok yanlış anlaşılmış. Verince 1 ay bekliyorsun tamir zart zurt için, onu demek istedim :)

Yakıt sarfiyatı artar. lastik ömrü boşu boşuna iki kat kısalır. Yol sesi artar. Ayrıca yüksek hızda sıcak havada yol tutuşu düşer.

Lastikler aşınır, seneye çöp olur. Artı olarak sıcakta yol tutuşu epey düşüyor.

Kar lastigi degil kis lastigi. Yol sicakligina gore ayriliyor.

Yakit ve gurultu artar yol tutusu azalir. Lastigin de omru kisa olur.

Fren mesafesi de çok bariz uzar, tehlikeli olabilir.

Araç ne kullanıyorsun,
megane, focus tarzı araçlar iş görür.

Egea 1.4 benzinli. Lpg taktırınca az yakar. Alabileceğiniz en yeni araba bu olur. Symbol de olabilir. Egea bir tık daha iyi ama.

2016/2017 dci clio

dizel clio senin işini görür ama artık az yakma gibi bir durum yok bence. clio 4 litre civarı yakar, malum yakıt fiyatları uçtu gitti.

bir defa az yakan benzin diye bir olay yok o paraya. Clio ya da tüplü Fiesta/corsa ya da dizel pejo 208 olabilir.

Benzin için az yakan deyince benim aklıma japon araçları geliyor. Citroen de az yakar diye duydum

Araştırmalarıma göre en az yakan araba: Toyota Yaris
Bunların dizelleri ya da LPG’li olanlarını alırsan rahat edersin. Facebook’ta Yariscilerin grubu var, ordan sorabilirsin ne kadar yaktığını.

clio sembol veya hb dizel manuel piyasada psa(citroen pejo) motorlu araçlar ile birlikte en az yakan arabadır. satarken de 1-2 günde satılır.

clio cok denmis dogrudur, symbol de olur sedan istersen, yalniz bir tik daha konfor istersen i20 dusun derim, bu ay kiraladim, 2500 km yaptim, yakiti cidden iyi..

Bu arada aracım Seat Leon 1.2 TSI idi. Yakıtı aslında iyi 6.5 litre yakıyor ama benzin fiyatından ötürü ya lpg ya da dizel bana daha mantıklı geliyor.

i20 için çok yakıyor diyorlar, yorumları oku istersen.

Pejo’nun az yaktığını ben de duydum, ama onun da kronik sorunları var diyorlar.

7 litre yakanlarla 5 litre yakan arasında 100 kilometrede 2 litre yapar.

bu da 10.000 kilometrede 200 litre yani yaklaşık 1.500 tl demektir.

3 senede 4.5 bin tl yapar kabaca.

ancak 5 litre yakan aracın çıkaracağı olası bir sorun sana 3-4 bine mal olabilir.

az yaksın ama sorun da çıkarmasın.
şehiriçi 6-7 litre yakan araç gayet az yakan bir araçtır zaten.

bu sebeple 6-7 litrelerde sağlam / sorunsuz / sorun çıkarmayacak ne araç bulabiliyorsan alabilirsin...

Citroen C4

2013 1.2 dccvt+lpg'li i20 sahibiyim. güncel fiyatlar ile şehir içi 27 kuruş şehir dışı 23 kuruş yakıyor.

2012 c4 dizel otomatik vites istanbul şehir içi kullanım 5.4 lt yakıyorum. 50-60 arasına bu yaşlarda temiz otomatik alabilirsin. bu fiyat aralığında çok daha az yakan araç ben görmedim.

Sabiha'da hayvan gibi bir kalabalık vardır bayram dolayısıyla, riske atmış olursunuz.

gerilim filmi gibi birazcık, valiz olmasa yetişibilirsiniz gibi ama kadıköy-sabiha 45-60dk arası sürüyor. kötüsünü düşünürsek tam 5:15'te orda olacaksınız. checkin bankosu da kapanmış olacaktır. online checkin yapınca bagajı alıyorlar mı emin değilim?

bence alternatif bir çözüm varsa ona yönelin.

görebildiğim kadarıyla biraz daha erken saatlerde e-10 seferi var ama bilemedim, o da baya dolandırıyor.

bayram diye ek sefer falan koyarlar mı acaba aradım havataşı ama açan yok

Bayram trafiği ile birlikte Imdb 8'lik gerilim filmi olabilir, bence de e-10'a binin 2.40 veya 3.10'da.

Benim perşembe günü mesai saatinin içinde uçuşum vardı, o saatte bile kalabalıktı. O zamanda bile kalabalıksa, şu an evlere şenliktir.

Bu arada valiz varsa dahi check-in kuyruğunda beklemenize gerek yok. Bagaj teslim yeri var. Online check-in yaptıktan sonra qr kodu okutarak bagaj teslimi yapılıyor.

3 araçla da ilgili çok deneyimim yok ancak pazarlamacı arkadaşım leon vs golf arasında kalite anlamında farklar olduğunu belirtmişti. özellikle golfün virajlara girişi ve yol tutuşunun daha güvenli olduğunu belirtti.

insignia passat değerlendirmesinde beygir farkı var. kesinlikle insignia dizayn olarak passatın önünde. ancak tsi motorlu passatı insigniaya tercih ederim.

Şehiriçi 8 olması çok mantıklı gelmedi bana. Trafikte 8 litre yakabileceğine ihtimal vermiyorum.
Ancak passat'a göre ben de insignia'yı tercih ederim. Passat'ın imajı baya kötü artık, 3 kuruş biriktiren passata binip kendini kalantor sanıyor.

Leon - Golf arasında da plastik kalitesi, iç mekan kalitesi ve izolasyon olarak ciddi fark var. Arnavut kaldırımlı bi yolda ikisinin e sürünce farkını anlıyorsun.

@roket selam. İstanbul şehri dışında bir sehirdeyim. ortalamam 32 km. Sadece 2 trafik ışığı görüyorum.

@hakkinen selam. TSI 240 lik dsg 4 motion bir Passat olsa da ucsak lakin Passat çok pahalı kalıyor. Aradaki paraya full bakım kasko sigorta ve bir kaç yıllık yakıt param cikiyor.

o kadar güçlü arabanın 8 lt yakması normal. bizde benzin fiyatları abes olduğundan 8 lt yakması anormal gibi geliyor. rokete katılıyorum, passat mütehait arabası çakal çukal arabası oldu.

Üzücü. Sizin durumunuzda olan başkalarını da duymuştum.
Büyük balıklar hayatta kalsın diye alt yuklenicileri hırpalıyorlar.
Sektör neydi?

yani oradaki kayyum eşek değilse işçi alacaklarını ödeyecektir. bu kayyumlar mahkemeden devletten korkuyorlar sadece o yüzden mahkeme açın, icra gönderin, bir yerden alacakları varsa ona tedbir koydurmaya çalışın, elinizden geleni yapın. işçi alacağı öncelikli olmalı hesapta para varsa bir şekilde öderler. ama öncelik kayyum maaşı, sonra çalışan maaşı, sonra varolan işlerin ödemeleri, diğer işçiler, eski borçlar diye gider.

@nop firma keskinoğlu hocam

@ozdek işçi değiliz üstad, firmaya iş yapmıştık borçları var.

aynı süreci yaşamış biri olarak kayyuma gidin yalvarın.
muhtemelen ana paranın yüzde 80 ini falan teklif edip borcu kapatalım diyecektir. kabul edin paranızı kurtarın.
müslümana denk gelmişsiniz faizsiz alacağınızı verirlerse çok iyi ama kayyuma gitmeniz lazım.
100 bin diyince işçi alacağı sandım baştan firma alacağı yazsaydınız ona göre şeyederdim.

Kayyumlar genelde siyasi bağlantılı adamlar. Siyasi bağlantı kullanıp tepesine binmediğiniz, birilerine telefon ettirmediğiniz sürece, bunu yapan adamlardan size fırsat kalmaz. Adam bulmanız lazım. Gerekirse paranın bir kısmını yedirin ama bir bağlantı bulun yoksa işiniz iş.

cevaplar için teşekkürler. kendi paramızı almak için bile para yedirecek hale geldiysek ben kime ne beddua edeyim bilmiyorum artık. ülkeyi batakhaneye çevirip torpilsiz selam veremez hale getirdiler. benim bir buçuk yıl önce alın terimle kazandığım paraydı bu. o zaman borçları kapatıp üstüne para artarken şimdi borçlara bile yetmiyor. yatacak yer bulamasın sebep olanlar.

merhaba
konkordato ilamı ile geriye dönük 3 aylık maaşını garanti ücret fonundan alabilirsiniz.

muratkiziloz.com.tr

Ödeme güçlüğüne düşen işverenden ücret alacağı bulunan işçilerin, İŞKUR birimine aşağıdaki belgeler ile şahsen başvurmaları gerekmektedir.
1- Ücret Garanti Fonu Talep Dilekçesi,
2- İşverenin Ödeme Güçlüğüne Düştüğünü Gösteren Belge;
3- İşçinin ücret alacağını aylar itibariyle gösteren İşçi Alacak Belgesi,
bunlar ile alabilirsiniz

muratkiziloz.com.tr

Servisi aldigin lokasyonla ilgili bir sey bu. Ayni apartmanda kullanan biri varsa ona sorabilirsin.

ben kendi tecrübemden örnek vereyim
geçen bi türkiye geneli kopma yaşadı 00:00 dan başlayıp 2 saat kadar süren, öncesinde ve sonrasında hiç problem yaşamadım. bi kaç kez hız düşermiş gibi olsa da 1.5 yıl boyunca hiç üzmedi.

söylenilenler gibi; altyapı önemli. gerisi traş.

Zaten altyapı turk telekom. İyilik kötülük ona bağlı.

kendi altyapısı iyi diğeri klasik türk telekom.

2 yıldır sorunsuz kullanıyorum.

1.5 senede 4 kere falan koptu sadece. Çok memnunum.

iç hatlar ve 2-3 saatlik dış hatlar uçuşlarında uçak küçük gövdeli olduğundan bir business rahatlığını tam anlamıyla tadamazsınız ama yine de perdenin ön tarafında olur kendinizi iyi hissedersiniz.

perde olsun olmasın ya ben rahatlık peşindeyim. eğer bir farkı yoksa pek vermeye de gerek yok öyleyse.

1 saati bile bulmayan bir uçuş için hiç gerek yok eğer millerinizin son kullanım tarihi gelmedi ise. şimdiden iyi yolculuklar!

bedava içki vermiyorlar yurtiçi uçuşlarda. thyde satın almaca oluyor mu ondan da emin değilim

Yurtiçi uçuş için business almak gereksiz. Geniş gövde denk gelirse rahatlığını görmüş olursunuz o kadar. Dar gövde gelirse pek bir olayı yok. hele eski tip uçak gelirse koltuklar ekonomi ile aynı sadece ortadaki koltuk boş.

Uçağına göre çok değişir. Geniş gövde denk gelirse %100 bir business deneyimi yaşarsın. Dar gövde denk gelirse güzel yemek yersin, rahat gidersin ama bu kadar. Bence bi kere dene aklında kalmasın.

ya business uçmuyor değilim sadece miller çok sıkıntılı bi miktarda olduğundan nasıl yapsam diye düşündüm en iyisi saldım.

150 bin liraya 2017 model dizel otomatik bmw var mı öncelikle? :)

baktım şimdi 1 serisi varmış sadece.

masraflara gelince, 2017 model bir araba alacağına göre servis garantisi devam edecek ve yıllık bakımlar için mecburen borusan'a gideceksin. onlar da adamı ayıklıyorlar.

ilk arabansa kasko en az 3.000. trafik sigortası ortalama 500 desek, yıllık mtv 1800, yıllık bakım da 2.000 desek, bunun içine olası ekstra lastik değişimi, haftada bir yıkaması falan eklenince, ve üstüne yakıt masrafı, otopark ücretleri falan. çok masraflı araba ya.

Nisan ayında kampanya vardı, 153e nissan qasqai aldık evin 2.arabası olarak. başta ön yargılıydım ama kullandıkça seviyorum keratayı. dizel-otomatik şerit takip vs. baya dolu.

o fiyatlara alacağınız bmw sizi bakım tarafında üzebilir, zira parça ve işçilik ücretleri ciddi anlamda yüksek

2017 dizel BMW o paraya anca 1 serisi alirsiniz. Yukaridaki arkadas da demis zaten. Biliyorsunuzdur muhtemeln de yine de soyleyeyim dedim:)
Birkac yil duserseniz ust serilere bakabilirsniz, 2017 olmaz.
10bin bakimina serviste 4-5k verirsiniz kafadan.

o fiyatlara alacağın aracın kasko sigortası 3600 tlden aşağı olmaz. 2017 model dedikleri gibi 116d olur. o bantta en yeni 116 olur. model düşürürsen mercedes a180 a200 daha da yıl düşürürsen w204 fullerini alabilirsin.

sırf merso bmw audi olsun diye boşline arabaya binmeyin bence.
www.sahibinden.com

2013 model bmw 320d bak bence temiz bulursan yapıştır.

İl kaskon mu olacak? 3-5 bin verirsin öyleyse.

Periyodik bakımı 2.000 tutuyor, 1000 tl ye de yaptırdığım oldu.

Yetkiliye gidersen çok daha fazla.

Mtv 1000 civarı

Dolu fransız alacağıma almam.

yıllık 10 bini geçer.

3000 kasko tutar, 1000 trafik, 1800 mtv, 200 muayene, bakım 3000 kadar tutar, lastik ve diğer sarflar da 1000 lirayı bulur.

yakıt, otopark, yol geçiş ücretleri hariç.

150'ye en alacağı dizel otomatik 2017 model bmw, 116d nin en baz donanımlısı yani donanımsızı olur.

Yaklaşık benzer fiyatlarda bir aracım var 2017 model ve Audi A3. 3000 kasko, 1000 trafik sigortası, 1800 mtv, 1800-2000 civarı bakım ödüyorum. Bu rakamlardan kısma şansın yok çünkü kısınca kendini riske atıyorsun (0'a yakın arabayı özel servise de götüremezsin sonuçta) Aşağı yukarı aylık 500 liraya denk gelen bir masrafın oluyor.

başından çok büyük bir olay geçmedikçe bu procrastination'dan kurtulamazsın.

francescocirillo.com

1. aliskanlik
2. cloud
3. ecosystem

1.
aklıma birsey gelince tel, pc o an yakinimda ne varsa ondan yardim alarak not aliyorum. bunu aliskanlik edindim

2.
kullandigim tüm productivity uygilamalarini sadece cloud olanlardan seciyorim.

böylelikle evde, iste, yolda; cepten, pcden ulasip bildirim alabiliyorum.

3. hayatımdaki uygilamalari: aklıma gelenler, bilgi aldiklarim ve not aldiklarim olarak ice ayirdim.

bir numaralı kural, multitasking yapmayacaksın. işle ilgili tüm verileri bir klasörde topla ve bunları parça parça alıyorsan aldığında bunlar için kısa da olsa zaman harcama. bitirebileceğin ya da mantıklı bir ilerleme kaydedeceğin işlere başla. aynı anda sadece bir iş yap. günlük planını sabah erken saatlerde yap ve ondan asla şaşma. hayır demesini bil.

sen çalışırken başkaları yatmasın, mutlaka senin işin için gereken bilgileri, işleri yapacak birileri vardır, onları harekete geçir. işin için bir şeyler gerektiğinde insanlara yönelme, önceden neler gerekeceğini belirle, senden şunları isteyeceğim diyerek önceden planına onları da dahil et.

günlük toplantı yapma, en fazla haftalık 15 dklık toplantı yap.

Yapılacaklar listesi ve not listesi kullanmaya alışırsan rahatlarsın, tek özel taktiği bu. Eğer onlara yazmayı bile unutuyorsan çalışma zaten. Multitasking iyi bir şey değil.

anlattıklarının çoğu günlük yaşamın akışını durduran değil yavaşlatan, ya da hafif sıkıntı veren şeyler. hepimize çok oluyor, yoksayıp geçiyoruz.

Çözüm üretecek zamanın var demek ki. Bu iyi bir şey.
çoğumuzun bu kadar boş vakti olmuyor.

Algida (dondurma degil) secicilik olayi, prizin vidasini sikmaktan aciz adam onun elektrikci cagiracagi gunu bekliyor zaten. Dolayisi ile cokta umrunda olmuyor. Siz isi kotarabileceginizi bildiginiz icin, yapilacak isler birikiyor.

Ben de ilkokul - lise yillarimda mahalledeki tum servislerden daha fazla eve girip makine tamir etmisimdir. Sonra minnet duymayi birak esek niyetine kullandiklarini anlayinca biraktim. uzun yillardir, en azindan elin isi, ile ugrasmiyorum. Ama hala evin tum agir tadilatlari dahil kendim yaparim.

Yani evet siz miknatis gibi cekiyorsunuz ve bunu degistirmeyi gercekten isterseniz bu mumkun.

hepimizde aksilikler oluyor ama bizim araabileceğimiz bir nop yok, ya kendimiz hallediyoruz, ya hallettiriyoruz yada öyle bırakıyoruz.

benim pederde senin gibi sayılırdı, mahallelinin tv'si bozulur önce pedere getirirler, süpürgesi bozulur önce pedere getirirlerdi falan, peder bey yaparsa ne ala yapamazsa tamirciye giderlerdi, sonra bişiyler oldu malzemeler ucuzladı, ulaşılabilir oldu peder sıkıldı falan bitti o işler.

çok geniş bir yelpazede tamir hatıralarım var açıkcası. statik, mekanik, elektronik ve yazılım olarak her şeye el atıyorum. Hatta performansını beğenmediğim şeyleri modifiye etmeye de çalışıyorum.

bana bunlar aksilik gibi gelmiyor. zevk alıyorum ben. hatta elimde alet edevat olmadığı için arabamın bakımına para vermek rahatsız ediyor beni. bir de başkaları benden bir şeylerini tamir etmemi istediği zaman rahatsız oluyorum. sadece kendime çalışmayı seviyorum.

neymiş haklı, bir sıkıntı varsa arayıp adamı çağırıyorum. tamirciye vereceğim rakamdansa 1 saat fazla çalışınca daha çok para kazanıyorum.

Mak gayvirlik değil, normalin anormal sayıldığı bir cağda yaşadığımız için tuhaf geliyor sadece :)

Saydıkların rutin aksaklıklar, 3 seçeneğin var ya sallamiycan, ya tamirci çağırcan yahut kendin yapican, eski adamların ota boka tamirci çağırma durumu yoktu genler çekiyor demek ki.
Dedem mesela, bi keseri bi testeresi varmış, akşama kadar uğraşırmış köyde.
Daha güncel soyliyim, patronumun babasi, 70 yaşında var. Iki güne bir gelir şirkete, kimsenin elini sürmediği gormezden geldiği ne kadar abidik gubidik angarya var onları halleder. Kimseye de ilişmez. Zevk alıyor yaparken. Bizim ailenin tamircisi de benim, her şey bana kitlenir elim tornavida keser tuttuğu için.

Güzel bir olay, şikayet etme.

Ben de birşey bozulduğunda acaba sorun ne olabilir, belki basit birşeydir diye içini açar bakarım. Bunun yapmamın asıl nedeni ise usta diye geçinen adamların kalitesiz iş yapması ve üstüne de tutturabildiğine para istemesi, yapılacak iş için burun kıvırması.

Eliniz biraz yatkınsa sorunu olan size söylüyor, biraz da ondan oluyor. Bir sene içinde elektrik süpürgesi, bulaşık makinesi, buzdolabı, PS3, laptop adaptörüm, ütü bozuldu, çamaşır makinesinin tahliyesine de iki defa cisim sıkıştı. Bazısını halletim, bazısı ise servis çağırmama rağmen çöpe at yenisini al dendi.

herkese oluyor ama kimisi farketmez bile. sen farkedip bi de rahatsız oluyorsun. ya yaptıracaksın, ya bilen anlayan bi arkadaşını arayacaksın (senin gibiler) ya da yapacaksın.

ben de senin gibilerdenim. ama sonra google da arama bile yapmayı düşünmeyenler her sorunda arayıp ya sttc şöyle bişi var, hiç anlamıyorum, bla bla bla.

s10+ kullanıyorum çok memnunum ama s10 hakkında çok iyi yorum yok. aynı şekilde xr için de öyle. ben iki modeli de önermiyorum. fanboyluk yapmadan :)))

2 ay önce iphone8'den samsung s9+'a geçen biri olarak hiç ama hiç pişman değilim. Android en son bıraktığımda gerçekten böyle değildi. Uygulamaların açılışı, menüler arası geçiş vb çok ama çok memnunum. XR almak istediğinden emin misin bilmiyorum ama s10 ile arasında kalındığında kesinlikle s10 daha mantıklı bir seçim bence. Bu durumda samsung türkiye sorunu ortaya çıkıyor ama elektronik biraz da şans işi. Samsung'dan nefret eden biri olarak telefonumdan memnunum ki birçok markanın flagshipi de eminim ki aynı perofrmanstadır. Ben korkarak geçtiğim android deneyiminden memnunum kısacası.

iPhone X kullanıyorum. S10, Xr'dan çok daha iyi bir telefon. XS ya da X deseydin yine düşün derdim de Xr ekran ve kasası ile çakma iPhone gibi duruyor maalesef.

yandex navi yol çalışması, hız limiti, radar ve kamera noktalarını gösteriyor ama şehirler arası yollarda işaretlenmemiş olma ihtimali yüksek

ege bölgesi için söylüyorum muğlaya girmeden 30 km içinde bir radar. gökova kavşağından marmarise kadar bir jandarma kontrol bir radar kesin olur.

Söke üzerinden giderseniz Bafa Gölü civarında yol bayağı kötüleşiyor. Hem virajlı hem de mıcırlı bir yol. Çine üzerinden giderseniz yol daha kısalmış oluyor, fakat orada da Söğütçük civarı biraz virajlı bir yol var.

Bir de İzmir-Manisa arasındaki yol sağlam virajlıdır. Fakat şimdi tünel yaptılar, yolun %60-70'lik kısmında tünelden gidiyorsun. Yine de hala virajlı yerler var.

ilk defa çıkacağın bir yolda dikkat etmek zorundasın zaten yolu tanımak için o yüzden sakin sakin git ve tecrübe et

Hız sınırlarına uyduğun süreç başını belaya sokacağın bir durum yok. Bazı yollarda kamyonlardan düşen parçalar oluyor (lastik vs gibi), ondan kaçınman gerekebilir sadece.

Yollar jilet gibi. Hiç bir sıkıntı yaşamazsın. Arabanın kontrollerini yaptır. Lastik havalarına vs bak. Tertemiz gidersin. Yollar çok iyi artık. Sık sık radar oluyor gereksiz hızlı gitme yeter ki.

Ek olarak en sıkıntılı yer Muğla'dan gokovaya indiğin yer. Orada 50yi geçme zaten. Görürsün zaten GPS de. Google maps kullanabilirsin. İstanbul dışında Yandex cok da kullanışlı değil. Telefonu sabitle şarja tak açık kalsın çoğu zaman navigasyon. Çok yararı oluyor yol hakkında ön bilginin. 2 dk sonra göreceğin kırmızı ışığa göre reaksiyon alıyorsun hem.

Kesin olarak pasaport sahibi ile hat sahibinin aynı olması gerektiğini belirtmişler. Ancak satış noktasında bildiğim kadarıyla henüz bir bilgi yok. Muhtemelen en az 3 yıldan sonra satabilirsin gibi bir kural getirirler yakında.

aidata dahil. Bir kere bile gitmedim.

Residence'dan residence'a değişir ama o spor salonu diye yaptıkları şeyler genelde çöp oluyor. İki tane koşu bandı, üç beş dumbell koyup havalandırması bile olmayan yeri spor salonu diye pazarlıyorlar. Havuz da aidatı artırmaktan başka bir işlevi olmayan bir fasilite.

1 kere bile gitmedim. -saunaya girmistim sadece 1 kere. aidat 700kusur lira.

duzenli kullanirim diyorsan mantikli da "default insanlar" pek kullanmiyor gordugum kadariyla. coluk cocuk genelde tadini cikariyor.

bence degmez.

Son 8 senedir o tarz yerlerde yaşıyorum. İlk yaşadığımız yerin kapalı havuz, sauna, spor salonu vardı. Şu ankinde artı olarak açık havuz da var. Haftada en az bir iki kez gidiyorum. Şahsen birinci önceliğim kapalı otopark, sonra da bu diğer hizmetler, 600 küsür lira aidat veriyorum aidatın hakkını veriyorum. Eğer salona gitmeyeceksen, araban yoksa ne bileyim yani faydalanamayacaksan öyle bir yerde yaşaman gerçekten gereksiz olur çünkü özellikle istanbulda aidatlar 1000 liraya dayandı bir çok yerde.

Aidata dahil 1 kere bile gitmedim +1 en çok kullandığım temizlik ve kuru temizleme servisi o açıdan gayet rahat oluyor.

Havuz aslında güzel bir imkan. Ama millet olarak öyle bir kültürümüz olmadığı için 4 senedir hakkını vereni görmedim. Eski yerimde; küçüklükten yüzme eğitimi almış bir komşum vardı. 2 günde bir gidip hedefindeki mesafeyi yüzer gelirdi.

Bu arada spor salonları yavaş yavaş aidata dahil olmaktan çıkıyor. Pt, yoga, pilates muhabbetleriyle bir kuruma vermiş olabilirler. Çekinmeyin sorun. Planlı bir insansanız ve düzenli yapacağınıza inanıyorsanız tercih sebebiniz olsun. Çünkü ücretsiz olan ama kimsenin gitmediği spor salonları var çoğu sitede.

nasıl yok? internetle büyüyen nesil yok mu? 80’den sonrası? onlar sayılmıyor mu?

ne ile meşgul olduguyla ilgili. mesela oyunların çogu artik şartlandirma yontemi ile programlaniyor. cocuk ozgur iradesi ile mantikli is yapamiyor. kısıtlayıcı. algı yönetimini kötü etkiliyor.

8 aylıkken eline akıllı telefon verilen çocuklardan bahsediyorum. 80 kuşağı apayrı bir konu.

oyundan ziyade, çocuklar için yapılan videoları izletiyor anne babalar. onu diyorum.

Bu çok çetrefilli bir konu. Psikoloji araştırmacıları tarafından da üzerine çalışılan bir alan. "Dijital okuryazarlık" denen bir konu var ve bahsettiğiniz neslin bir kısmı bu konuda önceki tüm nesillerden daha kuvvetli olacak. Bahsettiğiniz gibi olumsuz etkiler de var ama olumlu etkilerin aileler ve eğitimciler tarafından anlaşılmasına ve uygulanmasına çalışılıyor. Türkiye'de de buna önem veren araştırma grupları var, www.instagram.com ve www.instagram.com gibi.

Ekleme: Bahsettiğiniz anne ve babaların da ekran karşısında geçirdiği süre bunu yapmayan anne ve babalardan daha fazla oluyor. Yani sorun sadece çocuğa verilen dijital içerik değil, anne ve babanın çocukla bunun dışında ne paylaştığına kadar gidiyor.

2 yaşına kadar yok. 2 yaşından sonra yaşına uygun şeyleri kısa süreli verebilirim.hic vermemek de saçma biz tüm gün elimizde telefonlarlayken.

cocugum olmadigi icin suresini arastirmadim ama uzun sure tabletle buyuyen bebeklerin pelte olacagina inaniyorum. bu alanda arastirmalar da var, zaten bebeklere bakmaya gerek yok, sosyal medya/bilgisayar/oyunlar cok cok cok fazla uyaran iceriyor, kendi beynimin nasil bir pelteye donustugunu goruyorken cocuklarin 'yaratici' falan olacaklarini dusunemiyorum, bu dedigim uzun sure kullanim, ama bence kucuk yasta 'kisa' olarak dusunulen sureler bile uzun olabilir.


www.psychologytoday.com

Sınırlar koyabilirsiniz(belirli yaşa kadar izletmeme, yemek yerken izletmeme, günde 1 saat izletme vb), ne izlediğini kontrol edebilirsiniz. Ama koydugunuz sınırlara uymayacaksınız o ayrı. Kaçarı yok bir şeyler izleteceksiniz. Önce uyusun diye ninni vb açacaksınız. Sonra yaşına uygun şarkılarla devam edecek. Kırmızı balık, fışfış balıkçı vb. Zamanla niloya, aslan koruyucular, paw patrol, peppapig, robotrenler diye gidecek. Boşuna kimse izletmem, eline telefon tablet vermem diye büyük laflar etmesin.

@dismainpula mesele bence internetle buyumek falan degil. bugunlerde buyutulen bir cocuga rastlamamis olabilirsin, yogun temposu icinde aileler cocugu zaptetmek icin sunu yapiyor: eline bir tablet, youtube'dan cocugun cok sevdigi sacmasapan bir video, cocuk ona kitleniyor baya zombi gibi. cocuk ona kitliyken anne baba yapmalari gereken seyelri yapiyorlar. bir nevi uyusuturucu vermek gibi. emzik gibi dusun. cocuklari ekrana uhulayan videolar mevcut youtube'da bulabilirsiniz yuzlerce milyon viewlari var (bir cocuk bir gunde bu videoyu 50 kere izliyor). cocuga veriyorsun kitlenip kaliyor, acayip seyler.

ve bazen ayni bir bagimli gibi cocuk bu videolari izlemek istedigi icin olay cikariyor, baska hic bir seyle de tatmin olmuyor, mecbur aciyorsun onune alip kitleniyor, tekrar tekrar izliyor. ertesi gun yine.

yani internetle buyumek meselesi falan degil bu. internetle buyuyen bilgiye erisimi olan vs. cocuklar tabii ki daha iyi olacak ama teknoloji ile cocuklari hipnotize ederek buyutme meselesinin sonu ne olacak gercekten merak konusu. ben cocugumu boyle bir seye maruz birakmaya korkarim acikcasi.

Endişelerinde kesinlikle haklısın ve şu an tüm dünyanın düşündüğü bir mesele bu. Ortak kanı kesinlikle doğru olmadığı ve telefon + tablet kullanımının limitlenmesi noktasında birleşiyor. Sosyal becerileri çok düşük bir nesil yetişiyor deniyor bu sebepten, çocuklar bir çok gerçek duyguyu yaşayamıyor. aileler de her ağladığında önüne tableti dayayıp uyuşturuyor veletleri. Daha bugün bir restoranda rakı masasında önüne tablet verilip susturulmuş çocuk gördüm. Çok ilginç.

Bir hayat görüşüm var ve benzer hayat görüşüne sahip insanların yönetimde olması, türkiye gibi tüm davranışlarını sahibine göre değiştiren bir halka sahip bir ülkede kritik bir konu. O yüzden görüşüme yakın insanlara oy veriyorum.

Herkesin ego, iktidar ve para için iktidara gelmeyi istediğini düşünmüyorum. Bu ülkede halkına gerçekten hizmet eden siyasiler de oldu ve olmaya da devam edeceğini düşünüyorum. Hiçbirinin %100 mükemmel insanlar olmadığını ben de biliyorum ama beni en çok temsil edebileceğini düşündüğüm partiye/şahsa oyumu veriyorum.

ben de aynı senin gibi düşünüyorum. hatta karakoçlar dan birnin şu sözlerinden çok etkilenmiştim:

Siyaset içer siyaset yer doyarız
“En iyi parti bizimki” der doyarız
Ne parti bizimdir ne siyasetçi
Aç karnına tokları besler doyarız..

ama yine de dindarlar başa geçip yaptığım her harekette beni .rospu ilan edecekler diye ödüm kopar. o yüzden hep sol partiyi desteklerim. yobazların baskıcılığından aşırı midem bulanır. bu yüzden solcuları çok severim. örneğin dindar bir erkeğe selam veremem ama solcu bir abiyle kanka bile olmuşluğum var.

7/24 surdurmesine gerek yok ki. "Ne parti bizimdir ne siyasetçi" olmasi da senin tembelliginden elini tasin altina sokmamandan kaynakli zaten

Bu da bir tercih tabii ama yaşadığın toplumu etkileyen eylemler karşısında tepkisiz kalmak bencillik olur.

ben duruma göre veriyorum. oy vermediğim bir parti ve onun yancısı diğer parti var, olara da s.kseler vermem. mafyalara rey mey yok.

siyasi havayı koklayıp duruma göre oy vermek en mantıklısı. tavsiye ederim.

insan haklarina sahip cikan ve savunan, bu haklari dile getirmekten korkmayan parti veya kuruluslara oy/destek veriyorum.

abi dünyanın en sıradan şeyini yazıp da amerika'yı keşfetmişsiniz gibi yazmayın yahu. siyasetçiler samimi değilmiş, hadi ya? fanatik azınlık dışında oy verenlerin %90'ı da bunun az çok farkında zaten. sokakta "cahil" nitelediğin adamın birini çevir, o da senin söylediklerini söylüyor. bunu söyleyip "abi o vermek de ne yeaa" yazmak hiç cool değil haberin olsun. herkes bi motivasyonla oy veriyor işte. bunu çözmek için duyuru açmaya gerek olmasa gerek. misal ben de ekrem'i sağcı buluyorum, dünya görüşü tiksindirici ve eyyamcı geliyor ama en azından kazanırsa güçlü olanın önü kesilecek, nispeten bir denge oluşacak.

tek adam rejimi ülkeyi suriye olmaya doğru götürüyorken pek fazla tercih lüksümüzün olmadığını düşünüyorum.